top of page
Ara

ACI VE UMUT YOLU: MARŞ MİRANIN HİKAYESİ!..

Yazarın fotoğrafı: Aynur KarabulutAynur Karabulut

Güncelleme tarihi: 21 Tem 2024

Srebrenitsa soykırımının üzerinden 29 yıl geçti. Dünyanın tanık olduğu en büyük soykırımlardan biri olan Srebrenitsa Soykırımı’nın yıl dönümünde, barış adına düzenlenen Marş Mira 2024 yürüyüşüne katılmak üzere Bosna Hersek’te soluğu aldım. Hotele yerleşir yerleşmez, Bilge Kral'a (Aliya İzetbegoviç) misafir olmaya gittim. Ben gittiğimde hiç kimse olmadığı için uzun uzun sohbet etme, dertleşme fırsatı buldum. Her zaman olduğu gibi bu yürüyüşe ilk adımı Aliya İzzet Begoviç’in kabrini ziyaret ederek başladım…

Marş Mira yürüyüş deneyimi öncesi Srebrenitsa soykırımında yaşananları hatırlamanın faydalı olduğunu düşünüyorum. Ardından Marş Mira tecrübelerimi okuyabilirsiniz.

Orada yaşadıklarımızı anlayabilmeniz için mutlaka bu deneyimi yaşamanız gerekiyor. Sizler de okuduktan sonra “2025 yürüyüşünde yer almak istiyorum” diye düşünürseniz irtibat kurabilirsiniz. Gerekli yönlendirmeleri seve seve yapar ve edindiğim deneyimle yardımcı olmaya çalışırım.

SREBRENİTSA SOYKIRIMI!

Yugoslavya dağıldıktan sonra, Avrupa’nın orta yeri savaş alanına dönmüştü. Boşnaklar için; Birleşmiş Milletler, Bosna Hersek’in çeşitli yerleşim yerlerine koruma gücü yerleştirerek silahlı Sırp milis ve ordu güçlerine karşı güvenli bölgeler oluşturmuştu.

BM koruma gücünün silahları topladığı Srebrenitsa kenti de güvenli bölgelerden birisiydi. 1995 yılının Temmuz ayında burada büyük bir katliam yaşandı. Sırplar, şehrin kendilerine teslim edilmesini istediler. Baskıya karşı direnmeyen Hollandalı BM koruma güçleri çekilince sivil halk ortada kaldı. Gözü dönmüş Sırp çeteleri (Çetnikler), 14-70 yaş arasındaki Müslüman Boşnak erkekleri toplayarak bazen diri diri bazen de parçalayarak açtıkları çukurlara atarak sayısız “toplu mezar” oluşturdular. Tarihe ‘Srebrenitsa Katliamı’ olarak geçen bu insanlık dramında 20 bin civarında insanın katledildiği ifade ediliyor. Geride kalan siviller, çoluk çocuk, kadın, ihtiyar canlarını kurtarmak ve güvenli bölge olan Tuzla’ya ulaşmak için yollara düştü. Gece yürüdüler, gündüz saklanarak yaşamak adına bir umut yolculuğu başlattılar.

1991-1995 Yugoslavya İç Savaşı (Hırvatistan Savaşı ve Bosna Savaşı)'nda Sırp Cumhuriyeti Ordusu'nun Srebrenitsa'ya karşı giriştiği Krivaya '95 Harekâtı esnasında, Temmuz 1995'te yaşanan ve en az 8.372 Bosnalının, Bosna Hersek'in Srebrenitsa kentinde General Ratko Mladiç komutasındaki ağır silahlarla donatılmış Sırp Ordusu tarafından öldürüldüğü katliama verilen addır.

Katliamda bir kısım kadın ve küçük yaşta çocuğun da öldürüldüğü belgelerle kanıtlanmıştır. Sırp Cumhuriyeti Ordusu’nun dışında katliama "Akrepler" olarak tanınan Sırbistan özel güvenlik güçleri de katılmıştır. Birleşmiş Milletler, Srebrenitsa'yı güvenli bölge ilan etmiş olmasına karşın 400 silahlı Hollanda Barış Gücü Askeri’nin varlığı katliamı önleyememiştir. Srebrenitsa soykırımı, II. Dünya Savaşı'ndan bu yana Avrupa'da en büyük toplu insan kıyımının gerçekleştiği ve hukuksal olarak ilk kez belgelenen soykırım olması açısından da önem taşımaktadır.

Katliamdan 15 yıl sonra, 27 Haziran 2017 tarihinde Hollanda Mahkemesi; Srebrenitsa Katliamı’yla ilgili Hollanda askerlerinin yasa dışı hareket ettiğine, Hollanda'nın kısmen hatalı olduğuna karar vererek Hollanda askerlerini suçlu buldu. Mahkeme, Srebrenitsa'da ölümlerin %30'undan Hollanda hükümetinin sorumlu olduğunu açıkladı. Lahey Adalet Divanı, bir hafta süren katliamı bir 'SOYKIRIM' olarak kabul etti ancak Sırbistan'ın sorumlu tutulmayacağına karar verdi.

SREBRENİTSA SOYKIRIMINDA ARANAN, YARGILANAN VE MAHKÛM OLAN KİŞİLER

Uluslararası Savaş Suçluları Mahkemesi tarafından Srebrenitsa soykırımından dolayı aranan, yargılanan, mahkûm olan Sırp üstsubaylar ve siyasilerin listesi aşağıdaki gibidir:

  • Momčilo Krajišnik

  • Biljana Plavšić

  • Ratko Mladić

  • Zdravko Tolimir

  • Radovan Karadžić


ÖLÜMCÜL YÜRÜYÜŞ

Bosna Savaşı sırasında, BM tarafından "güvenli bölge" ilan edilen Srebrenitsa, Sırp General Ratko Mladiç komutasındaki askeri birlikler tarafından 11 Temmuz 1995'te işgal edildi. Sivillere karşı katliamların başlaması üzerine "ölüm yolu" olarak bilinen orman yolunu kullanarak katliamdan kaçmaya çalışan sivil Boşnaklar, 110 kilometre uzaklıktaki Tuzla şehrine ulaşarak kurtulmaya çalıştı. Sivillerin birçoğu bu yolda Sırp çetniklerce yakalanıp öldürülürken, Srebrenitsa'dan kaçan çok az kişi sağ salim Tuzla'ya varabildi.

Srebrenitsa katliamının bugün 29. yıl dönümü. Bosna Hersek'in doğusunda yer alan ve o zaman Birleşmiş Milletler tarafından güvenli bölge ilan edilmesine rağmen Sırp Ratko Mladiç komutasındaki ağır silahlı askerler, Bosnalı binlerce insanı; çocuk, genç, yaşlı kadın demeden katletti. Avrupa ülkelerinin seyrettiği katliam, Avrupa'nın göbeğinde tam 5 gün sürdü ve 8 binden fazla masum insan katledildi. (Bu sayının yaklaşık 20 bin olduğu öngörülüyor.) İnsan hakları savunucusu olduğunu her platformda dile getiren ve insan hakları konusunda konuşmaktan, bilirkişi olduğunu ifade etmekten bir an olsun geri durmayan Avrupa; bundan 29 yıl önce Avrupa'nın göbeğinde yaşananları sadece izlemekle yetindi.

MARŞ MİRA YÜRÜYÜŞÜ: ANILAR, ACILAR VE UMUTLAR…

Marş Mira, 1995 Srebrenitsa soykırımı kurbanlarının anısına Bosna Hersek'te her yıl düzenlenen, iki yüzlü modern barbarlara; bu soykırıma göz yuman, kulak kapatan, dilsiz duran herkese karşı sessizliği ile çığlık atan bir barış yürüyüşüdür. Yürüyüş, her yıl binlerce Boşnak ve yabancı katılımcıyı bir araya getiriyor. İlk yürüyüş, 2005 yılında soykırımın onuncu yıldönümünü anmak için yapıldı. Yürüyüş, üç gün sürüyor ve katılımcıların Srebrenitsa Soykırımı Anıt Mezarlığı'nın bulunduğu Potoçari köyüne ulaşmalarıyla son buluyor. Katılımcılar, bir önceki yıla ait kurbanlar için gerçekleşen toplu cenaze ve anma töreninden bir gün önce anıt mezarlığa gelerek yürüyüşü tamamlıyorlar. Her sene, Srebrenitsa soykırımının kurbanlarına ulaşılarak yeni cesetler defnediliyor.

2005 yılından bu yana düzenlenen yürüyüş, Temmuz 1995'te Srebrenitsa'nın düşmesinden sonra hayatta kalan ve Bosna-Hersek Cumhuriyeti Ordusu tarafından kontrol edilen bölgeye ulaşmaya çalışan Boşnakların öldürülmesine işaret ediyor. Barış Yürüyüşü uluslararası bir program haline geldi ve dünyanın dört bir yanından çok sayıda insan bu yürüyüşe katılıyor. 2015 yılında gerçekleşen 20. yılında ise yaklaşık 10.000 kişinin katıldığı ifade ediliyor. Yürüyüş; ölüm yolu Srebrenitsa’nın aksine barışı temsilen Nezuk köyünden başlıyor. Bu programa yürüyerek katılanların yanı sıra; bisiklet, motosiklet maratonu katılımcıları, dağcılık tırmanışı yapan profesyonel veya amatör dağcılardan da destek geliyor.

Bu insanlık dramının hatırlanması, barış içerisinde insanca yaşamın yeniden sağlanması ve bir nevi ‘özür dilemek’ gayesiyle, sivil halkın canını kurtarmak adına kaçtığı o güzergâhta her yıl 8-11 Temmuz tarihleri arasında MARŞ MİRA (BARIŞ YÜRÜYÜŞÜ) adıyla uluslararası bir etkinlik düzenleniyor. Yürüyüş binlerce insanın katılımıyla Nezuk kasabasından başlıyor. Dere tepe, dağ bayır, ovalar, ormanlar aşılarak 3 günde yaklaşık 85 km (+/-) civarında yol yürünüyor ve Potoçari Anıt Mezarlığı’nda anma programı ile sona eriyor.

ACI VE UMUT YOLU: MARŞ MİRA’NIN HİKAYESİ…

İkinci kez katıldığım yürüyüşten her açıdan yorgun olarak döndüm. Marş Mira Türkiye ile kamp alanı ve eşyaların bir sonraki konaklama alanına taşınması konusunda ortak hareket ettik. Marş Mira Türkiye, gönüllü katılımcılardan oluşan ve Türkiyeli katılımcıların şartlarını kolaylaştırmak için gönüllü olarak olanaklar geliştiren bir grup insandan oluşuyor. Türkiye’den katılan grubun şartlarının kolaylaşması açısından imkanlar dahilinde efor sarf ediliyor. Türkiye'den katılmak isteyenlere büyük kolaylık sağlayan, rehberlik eden, yürüyüşte gelişebilecek bütün detaylara sahip Marş Mira Türkiye ekip lideri Caner Bey, 2014 yılından beri her sene katıldıkları gibi, Türkiye’den katılımcılara da yürüyüş süresi boyunca tamamen gönüllü olarak ciddi oranda kolaylıklar sağladıklarını bir önceki katılımımdan biliyordum. Bu sebeple yola onlarla çıkmanın doğru olacağına karar verdim.

GEÇMİŞİN İZLERİYLE: MARŞ MİRA YOLCULUĞUM…

Yürüyüş boyunca pek çok farklı duygu yaşadım. Hava sıcaklıkları ve arazi koşulları zorlayıcıydı ancak grubun dayanışması ve Marş Mira Türkiye ekibinin desteği bu zorlukları aşmamızda büyük rol oynadı. Her adımda tarihin acı dolu izleriyle yüzleşmek, yürüyüşün anlamını daha derinden hissetmemi sağladı. Yol boyunca yerel halkla etkileşimde bulunmak, onların hikayelerini dinlemek ve yaşanan trajediyi birinci elden duymak duygusal olarak zorlayıcıydı. Ancak bu etkileşimler, yürüyüşün barış ve anma amacını daha anlamlı kıldı.

Yürüyüşün sonunda Potoçari Anıt Mezarlığı'na ulaştığımızda, hem fiziksel hem de duygusal olarak tükenmiş olmama rağmen, içimde bir huzur ve tatmin duygusu vardı. Binlerce insanla birlikte orada bulunmak, soykırım kurbanlarını anmak ve onlara saygı göstermek, bu yürüyüşün ne kadar önemli ve anlamlı olduğunu bir kez daha gösterdi.

Marş Mira'ya katılmak, sadece bir yürüyüş değil, aynı zamanda tarihle yüzleşmek, barışı savunmak ve insanlık adına bir duruş sergilemek anlamına geliyor. Bu deneyim, hayatımın en unutulmaz ve anlamlı anılarından biri olarak kalacak.

Bu kısımla ilgili önemli olarak gördüğüm birkaç uyarıyı yaptıktan sonra yürüyüş boyunca yaşadıklarıma geçmek istiyorum.

Yürüyüş Öncesi Hazırlıklar ve Uyarılar:

  1. Fiziksel Hazırlık: Yürüyüşe katılmadan önce düzenli olarak yürüyüş yaparak kondisyonunuzu artırın. Zorlu arazilerde yürümek, düz yolda yürümekten farklıdır ve vücudunuzun buna alışması önemlidir.

  2. Ekipman: Rahat ve dayanıklı yürüyüş ayakkabıları, yeterli su ve enerji verici atıştırmalıklar, hava koşullarına uygun kıyafetler (yağmurluk, şapka, güneş kremi) ve ilk yardım malzemeleri getirin.

  3. Kamp Malzemeleri: Kamp yapacağınız alanlarda kullanmak üzere uyku tulumu, çadır ve mat gibi temel kamp malzemelerini yanınızda bulundurun.

  4. Hijyen Malzemeleri: Kişisel hijyeninizi sağlamak için temel hijyen malzemeleri (diş fırçası, sabun, el dezenfektanı) taşıyın. Uzun yürüyüşlerde bu tür malzemeler önemli olabilir.

  5. Haritalar ve Yön Bulma: Yürüyüş rotasının haritasını ve yön bulma ekipmanlarını (pusula, GPS) yanınızda bulundurun. Organizasyonun belirttiği rotayı takip etmek önemlidir.

  6. Grupla İletişim: Grubunuzla sürekli iletişimde kalın. Yürüyüş sırasında birbirinizden kopmamak için belirli aralıklarla buluşma noktaları belirleyin.


Kamp Alanı: Önemli Uyarılar ve Tavsiyeler

·         Marş Mira Türkiye ekibinden beklentilerinizi makul tutmanız önemlidir. Ekip, profesyonel bir organizasyon değil, gönüllü olarak bir araya gelmiş insanlardan oluşuyor. Bu nedenle, çok üst düzey bir konfor alanı, belirli kuralların olduğu, keyif yapabileceğiniz bir kamp beklentiniz varsa, bu gruba dahil olmamanız daha doğru olacaktır. Katıldığınızda ne ekibi ne de diğer katılımcıları germemek, yormamak adına bu durumu göz önünde bulundurmalısınız.

·         Bu gruba her görüşten, her cenahtan, her düşünceden insanın katılabileceğini ve onlarla aynı alanları paylaşabileceğinizi unutmayın. Görüş ve düşünceniz ne olursa olsun kampta karşıt görüşünüzdeki birini sevmek veya arkadaş olmak zorunda değilsiniz, ancak saygı duymak zorunda olduğunuzu asla unutmamalısınız.

·         Barış adına yürüdüğünüzü unutmayın. Eğer içinizdeki öfkeyi, kini, nefreti kenara bırakamayacaksanız, katılmamanızın hem sizin hem de grubun hayrına olacağını asla unutmamalısınız.

·         Kamp alanının temizliğinin önemini, kullanılan WC ve duş kabinlerinin dikkatli kullanılması gerektiğini (aksi takdirde kısıtlı olanaklarla konakladığımız doğada elimizdekinin bozulması sonucu mağduriyet yaşayacağımızı) unutmayın.

·         Hem gönüllü yardımcı organizatörler hem de katılımcılar birbirlerine karşı saygılı davranmalı, kırıcı olmamalıdır. Sürekli şikayet, beklenti ve hoşgörüden uzak bir atmosferin kimseye yarar sağlamadığı gibi demoralize ettiği, kalp kırdığı ve üzdüğü gerçeğini göz ardı etmeyin. Barış adına yürüdüğümüzü düşünürsek, kendi aramızda yaşadığımız bu tarz kalp kırıcı sorunların Marş Mira ruhuyla özdeşleşmediği ve ters düştüğü asla unutulmamalıdır.

·         Marş Mira yürüyüşüne katılan herkes sıfır beklentiyle, zorlukları ve şartların yoksunluğu gerçeğini bilerek katılmalıdır. Bu, hem katılımcılar hem organizasyonu gönüllü olarak düzenleyen arkadaşlar hem de tüm katılımcılar açısından önemlidir.

·         Programı organize eden gönüllü arkadaşların da katılımcılara karşı daha anlayışlı, saygılı, terslemeden cevap vermeleri gerektiği gerçeğini es geçemeyiz. Şartlar zor, yorucu ve yıpratıcı olabilir, ancak bu gönüllülük işini kimse zorla yapmıyor. En azından size karşı nezaket kurallarına dikkat eden insanlara karşı nezaket kuralları çerçevesinde cevap vermeniz önemlidir.

·         Gelecek yıllarda keyifli ve anlamlı bir yürüyüş için egolarımızdan, kibirlerimizden, beklentilerimizden uzaklaşarak acısı olan insanlarla yürüdüğümüzü unutmadan ve sevdikleri, canlarından bir parçası evladı, annesi, babası, kardeşi için 29 yıldır bir kemik parçası dahi olsa bir umutla bekleyen insanlarla yol aldığımızı unutmadan birlik içinde yürüyebileceğimiz yürüyüşler diliyorum.

·         Marş Mira yürüyüşü, fiziksel bir etkinlik olmanın ötesinde, tarih ve insanlık adına bir duruş sergilemektir. Yürüyüşe katılacak olanların, barış ve anma amacını göz önünde bulundurarak, hazırlıklarını yapmaları ve gönüllülük esasına dayalı bu etkinliğin anlamını unutmadan katılmaları önemlidir.

*Kamp alanı ve hazırlıklarla ilgili bu önemli uyarıları yaptıktan sonra, yürüyüş sırasında hissettiklerime geçebiliriz.

Marş Mira’da Yaşananlar ve Hissettiklerim

Duygusal Yük ve Anılar:

Yürüyüş boyunca, tarihin acı dolu izlerini adım adım hissettim. Hava sıcaklıkları ve arazi koşulları zorlayıcıydı, ancak grubun dayanışması ve Marş Mira Türkiye ekibinin desteği bu zorlukları aşmamızda büyük rol oynadı. Her adımda tarihin acı dolu izleriyle yüzleşmek, yürüyüşün anlamını daha derinden hissetmemi sağladı. Yol boyunca yerel halkla etkileşimde bulunmak, onların hikayelerini dinlemek ve yaşanan trajediyi birinci elden duymak duygusal olarak zorlayıcıydı. Ancak bu etkileşimler, yürüyüşün barış ve anma amacını daha anlamlı kıldı.

Yürüyüşün sonunda Potoçari Anıt Mezarlığı'na ulaştığımızda, hem fiziksel hem de duygusal olarak tükenmiş olmama rağmen, içimde bir huzur ve tatmin duygusu vardı. Binlerce insanla birlikte orada bulunmak, soykırım kurbanlarını anmak ve onlara saygı göstermek, bu yürüyüşün ne kadar önemli ve anlamlı olduğunu bir kez daha gösterdi.

Marş Mira'ya katılmak, sadece bir yürüyüş değil, aynı zamanda tarihle yüzleşmek, barışı savunmak ve insanlık adına bir duruş sergilemek anlamına geliyor. Bu deneyim, hayatımın en unutulmaz ve anlamlı anılarından biri olarak kalacak.

Yürüyüş Öncesi Hazırlık ve Yürüyüş Sırasında Dikkat Edilmesi Gerekenler

Marş Mira yürüyüşüne katılmadan önce, merhum lider Aliya İzzetbegoviç'in “Bize yapılan soykırımı unutursak bunu bir daha yaşamaya mecburuz, size asla intikam peşinden koşun demiyorum ama yapılanları da asla unutmayın.” sözlerinin ne kadar haklı olduğunu bir kez daha anladım. Bu yürüyüşe katılmayı düşünenler için, yürüyüş öncesi ve sırasında nasıl hazırlanılması gerektiğine dair yaşadıklarımı paylaşmanın önemli olduğuna inanıyorum.

Yürüyüş Başlangıcı

Marş Mira yürüyüşü, 7 Temmuz sabahı Başçarşı’da başlar. Marş Mira Türkiye ekibinin desteğiyle kiralanan araçlara eşyalarımız yüklenir ve yaklaşık 4-5 saat süren bir yolculuk sonrası Nezuk Köyü'ne ulaşılır. Yolculuk sırasında mola verilen alışveriş merkezinde hem yemek yiyebilir hem de eksiklerinizi tamamlayabilirsiniz.

Nezuk Köyü'nde, Marş Mira Türkiye ekibine yıllardır yardımcı olan Mirza Bey'in yardımıyla, bir Boşnak ailesinin bahçesinde kamp kurarız. WC ihtiyacımızı ailenin sağladığı olanaklarla karşılarız ve su ihtiyacımızı bahçedeki çeşmeden temin ederiz. Marş Mira Türkiye ekibi, atıştırmalık ikramlar ve sıcak içeceklerle sürekli destek sağlar.

Yürüyüş Günü Hazırlıkları

İlk gün sabah 06.00’da uyanarak çadırlarımızı toplar ve çantalarımızı hazırlarız. Ortak kiralanan aracın önüne çantalarımızı taşır ve gönüllü gençlerin yardımıyla araca yükleriz. Araç, bir sonraki kamp alanına doğru yola çıkar. Marş Mira gönüllü ekibinin hazırladığı atıştırmalıklarla kahvaltımızı yapar ve programın başlatılacağı alana doğru yürüyüşe başlarız.

Bu alanda medya mensupları, siyasetçiler, STK’lar ve dünyanın dört bir yanından gelen katılımcılarla birlikte saygı duruşu, marşlar ve konuşmaların yer aldığı bir program gerçekleştirilir. Program sonrası kortej oluşturularak Marş Mira yürüyüşü başlar.

Kortejin Önemi ve İlk Gün Zorlukları

Kortej belirli kurallar çerçevesinde oluşturulur ve bu, soykırımda yakınlarını kaybedenlere bir saygı göstergesi olarak büyük önem taşır. Örneğin, ilk sırayı “Görünmeyen Çocuklar” olarak bilinen grup alır ve onları gaziler, yakınlarını kaybedenler ve diğer katılımcılar takip eder. Kortej sırasında bu gruplardan birinde değilseniz bu grubun önüne geçmeniz saygısızlık olarak görülür ve tepkiye yol açar.

İlk gün yürüyüş rotası genelde asfalt zeminde yapılır. Sıcakların asfalta vurması ve gölgelik alan olmadan uzun mesafeli yürüyüşler nedeniyle zorlayıcı olabilir. Bu nedenle, asfalt ve çakıl taşlarıyla uyumlu yürüyüş ayakkabıları, çoraplar, tahrişlere karşı kremler, yürüyüş şortları, güneş koruyucular ve şapkalar mutlaka düşünülmelidir. İlk gün için bilek destekli ve asfalt ile uyumsuz bir ayakkabı yürüyüşünüzü işkenceye dönüştürebilir. 06.00’da başlayan ilk gün yürüyüşü, performansınıza bağlı olarak saat 17.00, 18.00 veya 19.00’da sonlanabilir. Ben, ilk gün yürüyüşünü 17.15’te tamamladım.

İkinci Gün Hazırlıkları ve Kamp Alanı

İkinci gün kamp alanı bir dere kenarında olduğu için sivrisineklerle sorun yaşayabilirsiniz. Bu nedenle sivrisinek kovucu bulundurmanız önemlidir. Kamp alanında ekip tarafından kurulan 3 adet portatif duş ve 2 adet WC bulunduğundan, bir nebze de olsa rahat bir gün geçirebilirsiniz. Ana kamptan ayrı olan bu alan, Marş Mira Türkiye katılımcılarına özeldir ve sırayla faydalanabilirsiniz. Akşam için bir çeşit sıcak yemek bulundurulmaya çalışılır ve sıcak su ile çay ve kahvelerinizi içebilirsiniz. Ancak, bol malzeme, bol ikram ve sınırsız açık büfe beklememelisiniz. Şartlar göz önünde bulundurularak olanaklar sunulmaktadır.

(Kamp alanındaki WC ve duşların temiz kullanılması, tıkanma ve bozulmaya karşı dikkatli olunması önemlidir. Bozulma veya tıkanma durumunda doğa şartlarında çözüm bulmak imkansız olabilir ve mağduriyet yaşanabilir. Ayrıca, yorucu yürüyüşlerin ardından insanlar dinlenmek istediği için çadır alanında sessizliğin sağlanması büyük önem taşır. Ortak kullanım alanı olduğu, kişisel özel kamp alanınız olmadığı gerçeğini unutmamalısınız.)

İkinci Gün Hazırlıkları ve Yürüyüş

İkinci gün de sabah saat 06.00'da başlıyoruz. Çadırları topluyor, çantaları araca yüklüyor ve kahvaltı yaptıktan sonra ana kortejle buluşma noktasına doğru yola çıkıyoruz. İkinci gün bir program yapılmaz, kortej oluşur ve yürüyüş başlatılır. İlk günün aksine, bugün sürekli tepeleri çıkıp iniş yaptığımız, çoğunlukla ormanlık alanlarda yürüdüğümüz bir rotadayız. Ancak yine de 10-12 km'lik bir asfaltlı parkur bulunur. Bu nedenle bilekten destekli, tırmanış ve inişlerde kayma önleyici tabanlı ayakkabılar tercih edilebilir. Ancak asfaltlı zemin için aynı ayakkabılar sorun yaratabilir.

Ben tüm yürüyüşü iyi bir trekking ayakkabısı ve uzun mesafe koşu çorabıyla tamamladım. Ayaklarımda yara, su toplama gibi sorunlar yaşamadım. Ayrıca, yanıma aldığım soğutuculu jel krem ile bacak kaslarımı masajla destekledim. Bana göre ikinci gün parkuru, birinci gün parkuruna göre daha rahat ve daha az yorucuydu. Ancak unutmayın, bu kişisel performansa ve sevdiğiniz spor çeşidine göre değişiklik gösterebilir. Yolda birçok insanla sohbet edip dertleştiğim için ikinci gün daha rahat, sakin ve yavaş bir yürüyüş gerçekleştirdim. Rotada karşıma çıkan buz gibi derede çoraplarımı çıkarıp ayaklarımı dinlendirdim. Antibiyotikli ağrı kesici kremimi sürüp yedek koşu çoraplarımı giyerek kalan yolu daha rahat tamamladım.

İkinci gün, yürüyüş sırasında dinlenmek için bahçesine uğradığım Muhamed Omerović amcamızla muhabbet edip, ikramlarından nasiplenirken bir anda müsaade isteyerek içeri girdi ve kısa bir süre sonra elinde bir kitapla geldi. Meğer Boşnaklı bir yazarmış ve kaleme aldığı PRIČE SA DRINE isimli eserini hediye etmek istemiş. Bu hediye karşısında hem duygulandım hem de çok mutlu oldum.

İki gün boyunca tek sorunum, havanın aşırı sıcak olmasıydı. Özellikle asfalt zeminde yürürken hem tepeden hem asfalttan gelen sıcağın etkisiyle baygınlık geçirecek seviyeye gelebileceğinizi unutmayın. Yürüyüş rotalarında 5 km, bazen 10 km'de bir ikram istasyonları bulunur. Su, mineralli su, enerji içecekleri, kavun, karpuz, kek, çikolata, muz, elma gibi ikramlar mutlaka bulunur. Müslüman Boşnaklı aileler bahçelerinde çeşitli ikramlarla sizleri karşılar. Bu nedenle yürüyüş esnasında sırtınızda çok fazla yük taşımamaya özen gösterin. Aç ve susuz kalmazsınız. 1 şişe su, kuruyemiş ve bir sağlıklı atıştırmalık yeterli olacaktır. İkinci gün 06.00'da başladığım yürüyüşü 18.30'da tamamladım. Dinlediğim hikayeler duygusal ve zihinsel açıdan çok yorucuydu. İkinci gün fiziksel ağrının yanı sıra duygusal ve zihinsel ağrı çektiğim için uykuya dalmakta sorun yaşadım.

İkinci Gün Kamp Alanı

İkinci gün yürüyüş sonrası, yine Mirza Bey sayesinde özel mülk bir arazide çadırlarımızı kuruyoruz. Burada da bir duş ve 2 WC yapılmıştı. Bu bahçede dikkat etmeniz gereken şey, naneye çok benzeyen yabani otların aslında ısırgan otu olmasıdır. Karanlıkta ayırt edemezseniz ve çadır kurduktan sonra fark ederseniz, maalesef yorgunluktan taşıyamayabilirsiniz ve ısırgan otları sizi ısırabilir. Ben böyle bir aksilik yaşadım ve 5 dakika süren bir yanma hissi rahatsız etti ama endişelenmeyin, geçici bir yanma hissi. Akşam yine Marş Mira ekibi tarafından ikramlar bulunuyor. İkinci gün kamp alanımız ana kamp alanından 1 km uzaklıkta. Bu son 1 km bitmek bilmese de gün sonunda bitiyor ve kamp alanına ulaşıyorsunuz. Ancak bir sonraki günün parkuruna daha yakın olduğunuz için aradaki fark 3. gün kapanmış olacaktır.

Üçüncü ve Son Gün Hazırlıkları

Üçüncü ve son yürüyüş günü en önemli gündür. Bugün yürüyüşü erken tamamlayıp kortejle Potoçari'ye girmek çok anlamlıdır. Bu nedenle 05.00'te uyanıp hızlı hareket eder ve yola koyuluruz. Bugünün rotası, sürekli tırmanışların olduğu, ortalama 1000 metre irtifaya çıktığımız ve inişlerin başladığı, iplerden destek alarak düşme riskinin olduğu bir parkurdur. Tüm inişler sonrası yaklaşık 10 km'lik asfaltlı ve son düzlükte taşlı bir rampayı tamamlarız. Son gün gerçekten çok fazla efor sarf edilir ve ilk iki güne göre daha az ikram ve içecek istasyonu olduğunu unutmayın. Üçüncü gün önleminizi buna göre alabilirsiniz.

Potoçari girişinde gelen tüm yürüyüşçüler ana kortejin gelmesini beklemek zorundadır. Ana kortej geldiğinde sıranın en önüne geçer ve tüm yürüyüşçüler arkalarında sıralanarak Potoçari'ye yürüyüş başlar. Bu sırada dikkat etmeniz gereken husus, ana grubun arasına girmemektir. Çünkü bu kortejin ve sıralamanın onlar açısından anlamı büyüktür. Kortejde araya girmeye ve öne geçmeye çalışmayın. Zaten 10 veya 11. sırada dahil olabilir ve kortejle yürüyüşünüzü sürdürerek aynı duyguları yaşayabilir aynı atmosferi soluyabilirsiniz zira karşılama alayı yürüyüş kortejinin son yürüyüşçüsü gelene kadar selamlamaya devam eder.

Potoçari’de Tamamlanan Yolculuk ve Son Anlar

Potoçari'de resmi ve özel tüm kurum çalışanları hazırda insan duvarları oluşturarak yürüyüşçüleri selamlar. Burada gözyaşları sel olur. Sessiz bir geçit gözyaşlarıyla çığlığa dönüşür. Kortej anıt mezara giriş yapar, anıtı selamlar ve soykırım mağduru ailelerin konuşmaları sonrası yürüyüş sona erer. Her yıl bulunan ve DNA tespiti yapılan cenazelerin taşınması için anıt mezarın karşısında bulunan depoya gidilir. Erkekler burada tabutlara omuz verir. Aileler yıllar sonra gelen aile fertleriyle vedalaşır.

Üçüncü gün karmakarışık duygular yaşarsınız. Size tavsiyem, yürüyüş sonrası hemen konaklama alanına geçmemenizdir. Anıtların içine gidin, oturun, orada hıçkıra hıçkıra ağlayan ailelere sarılın. O duyguyu en derinlerinizde hissedin ve yaşayın. Son gece, Türk iş insanı bir hayırsever tarafından yapılan Potoçari Han'ın bahçesinde çadır kurduğumuz ve içerideki yatakhanede yer bulanların kaldığı kamp alanlarına göre konforlu bir gece oldu.

Benim çadırım yanlışlıkla alındığı ve bulamadığım için geceyi yıldızların altında açık havada geçirdim. Uzun zamandır yıldızları bu kadar parlak ve yakın görmediğimi fark ettim.

(Bu tarz kalabalık ve yoğun etkinliklerin olduğu kamp alanlarında çadırlarınızın ve ya kamp eşyalarınızın kaybolma riski çok yüksek bu sebeple lütfen kaybolma riskine karşı dikkatli olunuz ve karışma ihtimaline karşı eşyalarınızı belirleyici işaretlerle damgalayınız)

Gece anıta doğru yürürken bazı köşelerde sessizce gözyaşı döken insanlarla sohbet ettim. Bu anlamlı ve sokakta geçen gecenin sabahında bir telaşım yoktu. Çünkü cenaze namazı ve defin işlemi öğlen namazına müteakip kılındığı için o zamana kadar vaktimiz bulunuyordu.

Son gün sabah eşyalar hazırlanır, araca yüklenir ve serbest zamanınız olur. Ben bu zamanı anıt mezarda insanlarla konuşarak geçirdim. Anma programı, cenaze namazı ve defin işlemi sonrası otobüslere geçtik. Dileyen müzeyi gezebilir. Son gün ve herkesin ayrılma saati olduğu için bazen otobüsün içinde 3-4 saat bekleyebiliyoruz. Bu olası durumlar için su ve atıştırmalık bulundurmayı unutmayın. Bu bekleme süresi sonrası yoğun duygularla Başçarşı'ya doğru yol alırız. Bir benzincide verdiğimiz molada yediğim en güzel Boşnak böreği, Mirza Bey'in bu benzinlikte ikram ettiği böreklerdi. Akşam saat 19.00 – 20.00 gibi Başçarşı'ya ulaşarak eşyalarımızı alır ve karmakarışık duygularla vedalaşırız. Omzumuzda ağır bir yük varmışçasına Bosna'nın karanlık sokaklarına ağır adımlarla dağılıyoruz.

Yürüyüşte Karşılaştığım Yürek Burkan Hayatlar

Nezuk’tan başlayan yürüyüş Srebrenitsa Potoçari'de bitiyor. Katliamdan kaçanların yönü ise tam tersi, yani Srebrenitsa’dan Nezuk köyü istikametine gerçekleşiyordu. Nezuk’a ulaşabilenler kurtuluyor. Ulaşamayan, yollarda yakalananlar ise kurşuna dizilerek bir yerde ölüme doğru yürümüşler. Biz geri istikamete doğru Nezuk’tan Srebrenitsa’ya ölüme değil hayata yürüyerek inadına barış diyoruz bu yürüyüşle. Bu düşüncelerle yol alırken ismini paylaşmak istemeyen bir teyzemizin sarılarak ağlaması ve “Sizler böyle köylerimize giriş yapıp selam veriyorsunuz ya işte o ölümden kaçıp gelemeyen yakınlarımız gelmiş kadar mutlu oluyoruz. Siz her biriniz o ölen yakınlarımızı temsil ediyorsunuz. Biz size sarılınca onlara sarılmış gibi oluyoruz.” demesi beni ziyadesiyle duygulandırdı ve dakikalarca sarılarak hıçkıra hıçkıra ağladım. Her bir barış yürüyüşçüsü onlar için yitip giden, köyüne ulaşamayan bir soykırım mağdurunu temsil ediyormuş.

Yine aynı köyde bu teyzemin komşusu olan, bahçesinde soluklandığım, lavabosunu kullandığım, ikramından nasiplendiğim bir abla ise “Bu ikramları açlıktan ölen, ulaşamadığımız yakınlarımıza hazırlar gibi hazırlıyoruz. Size sunduğumuz her ikram sanki onlara ikramda bulunuyormuş, açlıklarını, susuzluklarını gideriyormuş gibi hissettiriyor.” diyordu.

Asker emeklisi bir abimizin “Bir gece önceden bu yayla evine ikramlarla geldim. Bu evi pek kullanmayız ama yılda bir kez Marş Mira yürüyüşçülerine ikramda bulunmak için mutlaka geliriz. Dün gece bu ikramları sunmak, sizinle dertleşmek ve sizi karşılamak için geldik.” demesi, yürüyüş sonrası Başçarşı’da gezerken Marş Mira’da yürüdüğümü duyan taksici ablanın asla para almam demesi, yine bir bakkalda Marş Mira’da yürüdüğümüzü duyunca dondurma ikramında bulunması, bir restoranın mekanda bekletmeden özel yer açması bu yürüyüşe duydukları saygı ve önemi gösteriyor. “Bu yürüyüşle yalnız olmadığımızı bilmek mutlu ediyor.” diye ekliyorlar. “Bu soykırımı unutmak ve unutturmak istemiyoruz. Bu soykırım mağdurları hala acılarını, yaşadıklarını ispatlamak için delil arıyor mesela.” diye ekliyor bir başka isimsiz mağdur.

Bir köy girişinde eşini ve üç oğlunu kurban veren, elinde albümde kalan birkaç fotoğrafla bizi karşılayan Hüseyin amcanın acısını hangi özür dindirebilir? “29 yıldır elinde fotoğraflarla yaşıyor.” diye ekliyor misafir olduğumuz kızı. “Bir an bile onlarsız bir günü geçmedi. Sadece bir oğlunun defni gerçekleşti. Geri kalan aile fertlerinden henüz bir haber yok.” diyor.

Anıt mezarda abisi için ağlayan 70 yaşındaki Muhammed amca, “Kızım bu abimin mezarı, çok acı şeyler yaşadık. Önce ailemiz gözlerimizin önünde katledildi. İki kardeş kaçmayı başardık. Kaçarken birbirimizi ormanın derinliklerinde kaybettik ve ben kurtulabildim. Tek umudum abimin de kurtulmasıydı ama kurtulamamış. Yıllarca gelir diye bekledim ama gelmedi. Sonra bir gün DNA tespiti yapılanlar arasında abimin olduğunu öğrendim. Bu arada mezar dediğime bakma, abimin tek kolu bulundu, gerisi henüz yok ama benim için tek parçası bile bulunmuş olması önemliydi, ailemin geri kalanından henüz haber yok.” diyordu.

En ağırı ise “görünmeyen çocuklardan” gözyaşı içinde anlatılan ve duymak istemediğim ama belge niteliği taşıması ve şahitliğimi yerine getirerek yazmak zorunda olduklarımdı. Sırplar tarafından tecavüze uğradıktan sonra bir yere kapatılan ve doğuruncaya kadar kendine veya bebeğe zarar verilmesine müsaade edilmeyen, doğumdan sonra kucağında kendisinin ve ailesinin celladının çocuğuyla bırakılan Müslüman Boşnaklı kadınların hikayesiydi.

“14 yaşımdayken gerçeği öğrendim. Annem ağlayarak benden af diledi, hala af diliyor. Ben neyi affetmem gerektiğini anlayamıyorum. Kötülük yapan annem değildi ki, ona kötülük yapılmıştı. O, af dileyecek bir şey yapmamıştı. Hakikati anlatmaktan korktuğu için 14 yaşıma kadar gizlemiş çünkü benim böyle bir anneden utanacağımı düşünmüş. Tecavüze uğramış bir anneden utanacağımı. Annemin bunları anlatırken çektiği acı ilk gün gibi gözlerinden okunuyordu. Kimliğimde babamın adı hala yok, tüm resmi evraklarda baba adının yazıldığı yere bir çizgi atıyorum.”

“Kadınlara tecavüz edildikten sonra bir yere kapatılıyorlar, defalarca canına kıymaya yeltenen kadınlara defalarca tecavüz ediliyor ve canına kıymasına ve karnındaki çocuğa bir şey yapılmasına izin verilmiyor. Çocuk doğana kadar kimsenin bilmediği bir yere hapsediyorlar. Sırp askerleri tarafından kirletilerek hamile bırakılan yüzlerce Müslüman Boşnaklı kadın bir arada tutuluyor ve çocuk doğduktan sonra kucağında çocuğuyla gitmesine müsaade ediliyor.”

“Dişlerimi çektiler, beni dövdüler, koridorlarda sürüklediler. Gece olduğunda neler olacağını tahmin ediyordum. Allah’a ölmek için yalvarıyordum ama ölmüyordum. Ülkenin kuzeyindeki Briçko şehrinde bir hastanede tutuluyorduk. Bu hastane, 1992'de başlayıp üç yıl süren savaşın en kanlı ve acılı anlarının yaşandığı bir hastane ama bugün hala ayakta. Hastane hiçbir şey olmamış gibi faaliyetlerine devam ediyor. Bu hastanede Müslüman Boşnaklı kadınların çığlıklarını hala duyabilirsiniz, eğer dinlemesini bilirseniz. Ama bu hastane hala hiçbir şey olmamış gibi faaliyetlerine devam ediyor. Bir gün tüm cesaretimi toplayıp gittim, yataklardaki çarşaflar bile hala aynı. Bu çok acı verici...”

Bunun gibi sayısız acı yaşam hikayesi dinlediğim için zihinsel ve duygusal açıdan çok yorgundum. Hala dinlenebilmiş değilim. Bu satırları yazmak, dinlemek bile kolay değilken bunları yaşayan insanlar nasıl tutunuyorlar hayata? Soykırımdan kurtulanlar yaşıyor gibi görünse de bir hayalden ibaretler. İşte bu insanlarla bu acılar için yürüdüğümüzü lütfen unutmayın ve tüm kişisel sorunlarınızı, egolarınızı, atışmalarınızı, nefretinizi, kininizi, öfkenizi sadece üç gün için geride bırakın. Birbirinizi alttan alın ve üç gün için barış, huzur içinde birbirinizi anlayışla karşılayarak geçirmeye bakın.

Yürüyüşe Katılanların İzlenimleri

Mehnur Uykan: Ailem 60 yıl kadar önce Yugoslavya’dan Türkiye’ye göç etmişler. Marş Mira’da bu yıl ikinci kez yürüdüm. Geçen yıl orman yolu sonrası anıt mezarda bir şehit annesi ile tanışmıştım ve o bana Kabe’ye gitmiş kadar olduğumu söyledi. Çok anlam verememiştim. Olayı bir arkadaşıma anlattığımda bana bir insanın kalbini kazanmanın Kabe’yi ziyaret etmek kadar önemli olduğundan bahsetti. Aşık Seyrani şiirini hatırlattı:

Kalbini geniş tut sıkma Seyrani 

Rıza-yı bari’den çıkma Seyrani 

Gönül Beytullah’tır yıkma Seyrani 

Elinden gelirse imaret eyle 

Şehit annesine seneye tekrar geleceğim konusunda söz vermiştim. Bu yıl karşılaşamadık ama sözümü tuttuğum için mutluyum. Üçüncü gün kötüleşir ve zorlanırsam yürümemeyi planlıyordum ama en zor olan parkuru da tamamlayarak üç gün yürüdüm. Marş Mira bitip Sarajevo’ya otobüslerle döndüğümüzde Aynur Hanım da bana Allah kabul etsin deyince çok duygulandım. Bu yılki yürüyüşte maalesef iki kişi kalp krizinden vefat etmiş. Yürüyüş rotasında geçtiğimiz köylerdeki Boşnaklar çay, kahve, su, meyve suyu, soda, limonata, gofret, kurabiye gibi birçok ikramda bulundular. Türkiye’den yürüyüşe geldiğimiz için çok teşekkür ettiler. Bu yıl yürüyüş sonrası Saraybosna’da zaman geçirdim. Saraybosna’da hava çok sıcaktı ve bu sıcakta 78 km yürüdüğüme inanamadım. Soykırımda ölenlerin acısı bana bu gücü vermişti. Marş Mira’yı birlikte yürüdüğüm dağcı yol arkadaşım telefonundaki uygulamada 78 km yürüdüğümüzü söylese de bence hava sıcaklığı ve dağ tırmanışı ile hissedilen km kesinlikle çok daha fazlaydı.

Saraybosna’daki insanlar için de yürüyüşün ne kadar önemli olduğuna şahit oldum. 78 km yürüdüğüm için, taksici yol ücretini, Srebrenica Genocide sergisinin ücretini almadılar. Anahtarlık aldığım dükkan sahibi Srebrenica çiçeği magnetini, bisküvi aldığımız bakkal dondurma hediye etti. İnsanlar yürüdüğümüz her bir adım için teşekkür edip ikramlarda bulunuyordu.

Marş Mira Türkiye’nin kurucusu Caner Bey’e, Bosna’da ulaşım, kamp ve her türlü konuda yardımcı olan Mirza bey ve ailesine, bu röportajı yapan Aynur Hanım’a ve Marş Mira’da yürüyen herkese çok teşekkür ediyorum. Muzaffer Çilek ayrı bir teşekkürü hak eden harika bir Boşnak. Daha önce yürüyüşte konaklama, kamp alanı, sıcak yemek, duş ve tuvalet ihtiyacını görmüş ve Potoçari anıt mezarlığın yanına Potoçari hanı inşa ederek yürüyüşçülere destek olmuş. 10-11 Temmuz’da tüm hizmetleri ücretsiz sağlıyorlar. Bunun yanında çalışanların yetişmediği yerde gelenlere kahve yapmaktan da geri durmayan, binanın hiçbir yerinde herhangi bir reklam koymayan, yüreği güzel insana teşekkür ettiğimde, “asıl gelip yürüdüğünüz için ben teşekkür ederim” diyecek kadar mütevazi ve koca yürekli bir hayırseverdi.

Ayşegül Işık: Malatyalıyım. Bosna savaşı olduğunda çok küçüktüm, TV'deki haberleri fazla hatırlamıyorum ancak unutamadığım şey, bir yaz ayıydı. TV'de haberlerde Bosna savaşını ve kurşuna dizilen, öldürülen insanları gösteriyordu. Belki de Srebrenitsa Soykırımının yaşandığı anlardı. Annem TV karşısında aniden hüngür hüngür ağlamaya başladı. O anı hiç unutmadım. Yıllar sonra Srebrenitsa Soykırımı ile ilgili kitaplar okudum, belgeseller izledim. Bir belgeselde Srebrenitsa annesi şöyle demişti: "Bizi kimse unutmasın, özellikle Türkler unutmasın çünkü Sırplar bizi öldürdüğünde, kadınlarımıza tecavüz ettiğinde Türklerden intikam alıyoruz diye bağırıyordu." Bu cümleler beni mahvetti. Ben Marş Mira’da tüm Srebrenitsa anneleri, mağdur kadınlar ve onların acısına ağlayan annem için yürüdüm.

Marş Mira’da yürürken, soykırıma uğrayan insanların geçtiği yollardan geçiyorsunuz ve onları hayal ediyorsunuz. Buralarda ne yaşadılar, ne yediler, nerede dinlendiler, nereye gömüldüler, hepsini acı bir şekilde hissediyorsunuz. Marş Mira’nın son günü 10 Temmuz’da, yürüyüş korteji Potoçari şehitliğine giriyor. Orada şehitlerin mezarları, gözleri yaşlı Srebrenitsa anneleri ve tüm Boşnak vatandaşlar bizi karşılıyor. Türkiye’den gelip onların yanında olduğumuz için bize sonsuz saygı ve hürmet gösteriyorlar. O duygusal anları anlatmaya gücüm yetmiyor, sanki başka bir boyuta geçiş yapıyorsunuz. Günlerce orada kalmak, o manevi havayı solumak istiyorum. Attığım her adımda “İyi ki buradayım.” diyorum. Biz Srebrenitsa annelerini ve Bosna şehitlerini asla yalnız bırakmayacağız. Elimden geldiğince burada olacağım.

ÖZET

29. Yılında Srebrenitsa Soykırımı: Barış Yürüyüşü ve Anma Etkinlikleri

Barış Yürüyüşü:

Katılımcılar ve Rota: Bu yıl 20'ncisi düzenlenen Barış Yürüyüşü, 29 yıl önce yaşanan Srebrenitsa Soykırımını anmak için düzenlendi. Yaklaşık 5 bin kişi Nezuk kasabasında bir araya geldi ve 3 gün sürecek, günlük 30-35 kilometre katedecekleri yürüyüşlerine başladı. Yürüyüş, Potoçari Anıt Mezarlığı'nda sona erdi.

Katılımcı Ülkeler: Türkiye, İran, Sırbistan, Hırvatistan, Karadağ, Slovenya, Avusturya, Almanya, Finlandiya, Danimarka, Fransa ve Hollanda gibi ülkelerden katılımcılar yer aldı.

Genel Katılımcı Görüşleri: Yürüyüşe katılanlar, soykırımı unutmamak ve anmak için bu yürüyüşe katıldıklarını belirtti. Katılımcılar arasında Türkiye'den gelen yaklaşık 200 kişi bulunuyor.

Soykırım Kurbanları ve Anma Töreni:

Toplu Mezarlar: Katliam sırasında en az 8 bin 372 Boşnak erkeği öldürüldü ve toplu mezarlara gömüldü. Şu ana kadar 6 bin 751 kurban Potoçari Anıt Mezarlığı'na defnedildi.

Bu Yılki Definler: 11 Temmuz'da kimliği tespit edilen 14 soykırım kurbanı daha toprağa verildi.

Yürüyüş Hazırlıkları ve Zorluklar:

Hazırlıklar: Yürüyüş öncesi katılımcıların kırsal alanlarda antrenman yapmaları, çadır, mat, uyku tulumu, yürüyüş batonu, el feneri, ilaçlar, yağmurluk, powerbank gibi gerekli eşyaları yanlarında bulundurmaları öneriliyor.

Yolda Karşılaşılacak Zorluklar: Katılımcılar, yürüyüş sırasında sıcak hava, yağmur, yorgunluk gibi zorluklarla karşılaşabiliyor. Gönüllü Kızılhaç ve Kızılay yetkilileri destek sağlıyor. Katılımcıların hafif çantalar taşımaları, su, ağrı kesici ve atıştırmalıklar bulundurmaları tavsiye ediliyor.

Güvenlik: Yürüyüş sırasında bazı köylerden geçerken Sırp polislerin olduğu bölgelerde dikkatli olunması ve provokasyonlardan kaçınılması gerekiyor.

Pasaport ve Ulaşım: Katılımcıların pasaportlarının Bosna'ya iniş itibariyle en az 6 ay geçerliliği olması gerekiyor. Uçak biletleri yürüyüş gününe yaklaştıkça fiyat artabilir, bu yüzden erken rezervasyon yapılması öneriliyor. Karayolu ile gelmek isteyenlerin Bulgar veya Schengen vizesi almaları gerekiyor.

Marş Mira 2024 yürüyüşümde kamp alanı ve eşya taşıma konusunda destek sağlayan, kolaylaştıran Marş Mira ekibine, dört gün boyunca yol arkadaşlığı yaptığımız tanıdığım tanımadığım tüm katılımcılara teşekkür ederim.

Katılım desteği ve detaylı bilgi için MARŞ MİRA TÜRKİYE ekibine dijital hesaplar aracılığıyla ulaşabilirsiniz

DOSYA/AYNUR KARABULUT TEMMUZ 2024

160 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


                                                          © 2018 Fikrini Söyle

bottom of page