top of page
Ara

TÜRKİYE KORUNUYORSA; MAZLUMA, YOKSULA, YETİME, MUHACİRE YAPMIŞ OLDUKLARININ KARŞILIĞIDIR... YAŞAR

Yazarın fotoğrafı: Aynur KarabulutAynur Karabulut

Güncelleme tarihi: 8 Eyl 2018

Suriye savaşının ilk gününden beri, devamlı sahada bulunan, olaylara hakim Yaşar Yavuz ile Suriye savaşı, Kilis ve Gaziantep 'te muhacirlerin yaşadıklarına ilişkin keyifli bir söyleşi yaptık. Engin bilgileri sayesinde bölge hakkında çok şey öğrenmiş olduk...



Sizin Suriye cihadını savunma ve desteğiniz nasıl başladı?


2010 Mart ayında başlayan Suriye direnişini İHH öncülüğünde; Adem Özköse, Hakan Albayrak ile beraber Cilvegözü sınır kapısında protesto edip, direnmiştik. 2011 Aralık ayında içeri girebildik. Ve bir daha çıkamadık. Yüreğimiz paramparça. Geri dönüp baktığımızda; o acıları, o katliamları anlatmak gerçekten acı verici. İnsanı yoruyor. Yüreğini parçalıyor. Çadır kamplarda yedi sene boyunca; Babuselam’dan Bab-u Havaya olan bölgelerde, Halep’te muaseret altındaki insanların çıkarılmasında, mazlumlara her konuda destek veren İHH oldu. Muhacirlerin getirilip çadır ve konteynır kente yerleştirilmesinde İHH ülkenin yükünü hafifletti. 98300 civarında düzenli kamplarda zaruri olan ihtiyaçlarını 7 sene boyunca karşılamak hiçte kolay değil.

Halep’te ikinci katliam başladığında, yüzlerce insan Kilis kapısına geldi. O insanların gidecek yerleri yoktu. İHH onları 2-3 günde gece gündüz çalışarak koruma altına aldı. Eğer İHH olmasaydı belki kapıları zorlayacak, kapıları kıracak izdihama sebep olacaklardı.



Savaş hemen bitmeyecek. Konteynıra geçmek gerekiyor. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?


Bu çadırlarda 7 senedir kalan insanların hiçbiri normal değil. Oradaki çocuklar normal değil. 3-4 metre çadırlarda yaşıyorlar. Bütün hayatları orada . Hayatın bütün aşamalarından kopmuşsunuz. Orada sadece tutunmaya yaşamaya çalışıyorsunuz. Bu insanlık ayıbıdır. Türkiye Suriye’lileri kurtardı ama kazanamadı. Gaziantep’te 400 bine yakın Suriyeli kardeşimiz var. Zaman zaman faşist söylemler söyleniyor. Bizi ve insanlığı rencide eden. Suriyeliler niye geldi vs. Ama bugün reel anlamda Şanlıurfa’da, Gaziantep’te Hatay’da eğer bir araştırma yapılırsa, görülecek ki; Suriyeliler, Türkiye’nin en önemli işlerine omuz vermişler. Yani bu şu demek; mesela ben inşaat ve fabrikada çalıştım, çapa yaptım ama benim çocuklarım bu işi beğenmiyor, yapmıyor. İşte bizim çocuklarımızın beğenmediği için yapmadığı, insan gücüne dayalı bütün işleri Suriyeliler yapıyor. Türkiye bir bağlamda bir zamanlardaki Almanya dönemini yaşıyor. Bu ne demek. Türkiyedeki insan gücü ile olan işlerde artık Türkiye’deki insanlar çalışmıyor, iş yapmıyor. Gaziantep’i düşünün %70 insan gücüne dayalı işlerde bir sektörün olduğu bir şehirde siz Suriyelileri çekerseniz bu işleri kim yapacak. Şuanda Gaziantep’te inşaat sektörünün büyük çoğunluğunda çok düşük maliyetlerle Suriyeliler çalışıyor.

Türk çalışan bulunamıyor nerdeyse. Üretiyorlar, uğraşıyorlar. Bu Türkiye için büyük nimet ama bunun yanında mühendisi, doktoru, öğretmeni avukatı hakimi gibi insanlarda var. Türkiye bu insanları kazanmalı.

İHH’da mesela inşaat sektöründe, aş evinde, mobil fırında işin ehli kullanılan suriyeller var.

Bugün Afganistan, Irak ve Suriye’de yaşanılanlar, Filistin’de Libya’da Tunus’ta Mısır’da yaşananlar aynı. Türkiye’de de yaşanıyor. Türkiye mazluma kol kanat germiştir. Bu sebeple Allah rahmet etmiştir. Yoksa Türkiye’nin Allah katında özel bir yeri yok. Türkiye korunuyorsa mazluma, yoksula, yetime, muhacire yapmış olduklarının karşılığı. Bunu inkar etmemeliyiz.

Bir gün biz bu topraklarda Kürt, Laz, Çerkez, Suriyeli, Iraklı meselesini bitirdiğimiz gün Allah bize rahmet eder ve Allah’ın şuanda bizim önümüze koyduğu şeyle aslında bize bunu yapın diyor. Bize fırsat sunuyor. Bunu yapmaktan başka bir yolumuz, yordamımız yok . Şuan işgal altındayız. Bu coğrafya açık ve aleni bir şekilde işgal ediliyor. Bütün Ortadoğu’daki parçaların hepsini birleştirin, göreceksinizki bir haçlı işgali açık ve aleni bir şekilde özellikle Irak savaşı ile beraber yaşanıyor ve bu işgal devam ediyor.


Peki özgürlük uğruna verilen bu savaşın dünya medyası ve insan hakları genelgesi açısından bakınca nasıl değerlendiriyorsunuz?

Aslında bu biraz da egemen güçlerin Arap Yarımadası’ndaki insanlara bakışı ile alakalı. Ülkelerinde küçük bir sorun olduğu zaman, gazetecilere özgürlük, stk’ya özgürlük deyip ortalığı yıkıyorlar. Ama Araplar söz konusu olunca sanki Araplar’ın özgürlüğe ihtiyacı yokmuş gibi bir hava estiriyorlar. Nasıl oluyor da sizin küçücük meselenizde dünyayı ayağa kaldırıyorsunuz da 40 sene sabreden bir Suriye, 40 sene sonra kalkmış 6 ay boyunca Esed’den reform, özgürlük istemişse, demorasi istemişse, insan hakları istemişse ve bu verilmemişse, 40 senenin sonunda çıkıp yürüyüşlerle, protestolarla hak talep etmişlerse -ki halk silaha elini atmadı. Hepimiz biliyoruzki Dera‘daki olayların, 6 ayın sonunda direnişe başladık. Dera’da baktık iş kötüye gidiyor. Evlerimize döndük sonra duyduk ki evlerine dönenler evlerinde öldürüyorlar.

Aslında oyun kurulmuştu. Oyuncular bekleniyor. Ve oyuncular meydana inmişti. Küffar bu şansı kaçırmazdı ki maalesef öyle de oldu.

O insanlar bunu duyunca “bu böyle olmazdı” dedi halk. Şöyle düşünün; 40 sene boyunca Suriye’de stk yok, dernek yok, cemaat yok, özel gazete yok, tv yok, panel, konferans yok. Sivil dayanışma ile ilgili hiçbir şey yok.

Çünkü bilinçli olarak cahilleştirilme var. Beynin kısırlaştırılması söz konusu

Peki nasıl oluyor da “bu projeli bir işti” deniliyor. Son 100 yılın en onurlu hareketi Suriye’de olmuştur bence. Hiçbir bağlantıları olmayan, hiçbir cemaat, hiçbir grup çatı bağlantısı olmayan insanlar bir araya gelmişler geçmişte babalarına, dedelerine yapılan zulmü bildikleri, hissettikleri, okudukları için, bu özgürlük için sokağa dökülmüşlerdir.

Bu kadar dram ve acıdan sonra bu dünya iflah olmayacak. Ve kimse kusura bakmasın; Allah adildir. Kimse kusura bakmasın. Tabiri caizse bu dünayada yapılan hiçbir kötülüğü Allah sümen altı etemz. Halep’te öldürülen küçük çocukların hesabını, bu dünyada yapılan zulmün hesabını, hepsini bu dünyada bu zulmü yapan ve seyredenlerden Allah soracaktır. Er ya da geç.

Artık Suriye de Orta Doğu’nun bir parçası. Suriye’yi Orta Doğu’dan ayrı düşünemeyiz.

Birgün Orta Doğu’da sorun biterse Suriye’deki sorun da ortadan kalkacaktır. Ya da Yemen’deki, Mısır’daki sorun bitecek. Ama şunu da kabul etmeliyiz; Suriye’de doğruları ve yanlışları ile beraber süren direnişe çok da şaşırmamak lazım. İlk başta söyledik; hiçbir tecrübesi olamayan insanlar bir direniş başlattılar. Bu insanların hiçbir tecrübeleri yok. Ve bugün aslında çok da kolay değil. Yapamamıştır. 7 senedir Suriye coğrafi konum açısından gerilla savaşına elverişli değildir. Düz bir alan. Ve burda siz uçak ve kalaşnikoflarla savaşamazsınız ama buna rağmen 7 senedir direnişçiler üzerine düşeni fazlası ile yerine getirdi. Kimse bunu inkar edemez. Görüyorsunuz Esed, Davutoğlu “biz Emevi camiisninde gidip namaz kılarız” derken hesaplayamadığımız şunlar vardı; Esed sarsıldığı zaman yanına İran’ı tekrar PYD, DAEŞ, Rusya sarsılınca muhalif grupları içerisine fitne fesat sokarak yanına aldı. Esed’in akıl hocaları o kadar çoktu ki her düştü düşeceği sırada canına bir kuvvet aldı. Ama muhaliflerin hiç böyle bir şeyi olmadı. İslam coğrafyasında hiçbiri yapamadı, yapamazdı çünkü güçleri yoktu. Ama bugün bütün uçak ve varil bombalarına rağmen Halep’i, İdlib’i aldılar. Laskiye kırsalını aldılar. Humus kırsalını, Azez’i aldılar. Bütün buraları aldılar. Onurlu bir direniştir Suriye. Allah bu kadar çekilen zulüm ve sabır karşısında ben inanıyorum ki Suriye’ye özgürlüğünü verecektir.


Fırat Kalkanı öncesi, sonrası. Sınırın Türkiye tarafında olanları kısaca alabilir miyim?


Türkiye İŞİD ile ilgili hamleyi yerinde yaptı. Fırat Kalkanı hamlesi gerçekleşmemiş olsaydı bugün farklı şeyler konuşuyor olurduk. Hepimiz Antep’te İŞİD’in yaptığı katliamları gördük. Tabii şunu da yapmamız lazım. Bunun gibi benzer bir hamleyi DAEŞ’e, PYD’ye de yapmamız lazım. Bütün planlar PYD ve YPG üzerinden yapılıyor şu anda. Ben Türkiye’nin hem Türkiye hem Suriye hem de Suriye’nin, Haleb’in kuzeyindeki Türk halkları için PYD’ye müdahale etmesi gerektiğine inanıyorum. Bunu nasıl eder, ne şekilde eder ama etmeli aksi takdirde sıkıntı olur.


Suriyede ki Kürtlerle ilgili

Bakın Suriye’de Kürtler de Türkler de yaşıyorlar. 1920’lerde Çanakale’de işgal başladığında Kürtler ve Türkler beraber savaştılar. Ogün savaştıkları için bugün kimse hiçbir Arap veya Kürt’sen ikinci sınıfsın diyemiyor. Dememiştir. Yarın bu böyle devam ettiğinde Arap kardeşlerimizin çocukarı Kürt kardeşlerimizin çocukarına “hani Esed 40 sene bize zulmederken bu zalimi yıkmaya çalıştık ama siz zalimin yanında yer aldınız ve babamızın kanında siz Kürtlerin de kanı var” derse. Bu çok tehlikelidir. Ve Suriye’deki hiçbir Kürt bunun farkında değil. Eğer bu böyle devam ederse Suriyeli Arap ve Suriyeli Kürt çocukları bir arada yaşayamayacaklar. Çünkü onların babaları ölmüş olacak ve “babamızı siz öldürdünüz zalimin yanında yer aldınız” diyecekler. Bu yüzden PYD’ye acil müdahale lazım. Kürtler ve Araplar için sağlıklı bir adım atmalı.

Biladişam toprakları

Ben inanıyorum ki yeni dünya düzeni er yada geç Biladişam toprakları üzerinde yeşerecek. Ne olursa olsun bugün kaybetmiş gibi görünse de gerek orada savaşan, gerek mücadele eden, gerek sabreden, gerek Türkiye’de 7 senedir Ensarlık yapan Türklerin Allah yüzlerine bakacak ve rahmet edecek. Eğer Türkiye bütün bu sıkıntılara rağmen giderek yükseliyorsa, siyasi, ekonomik yükseliyorsa ben bunun Biladişam topraklarından gelen bir rahmet olduğuna inanıyorum. İnşaallah bu yeni dünya düzeninin bu topraklarda adil bir şekilde oluşacağına inanıyorum.


RÖPORTAJ / AYNUR KARABULUT

İSTANBUL ENSARLARI DERGİSİ OCAK 2018 - GAZİANTEP

13 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Комментарии


bottom of page