top of page
Ara
  • Yazarın fotoğrafıAynur Karabulut

BABAMA LAYLA!..

“Çocukken babam bizi ninniyle uyuturdu. Benim balam Şirin balam Gözleri güvercin balam Uyu balam Büyü balam Layla balama Layla diye. Layla yöresel bir deyimdir. NİNNİ anlamına gelir. Babam çocukken bize ninni söylerdi, şimdide ben ona layla babam layla diye seslendim.”

Huzur içinde yatsın diye babasına şiirleriyle laylalar söylediğini ifade ederek yüreğimizi burkan, Kadın ve Çocukları Koruma ve Yaşatma Derneği (KAÇOK) Yönetim Kurulu Üyesi ve Başkan Yardımcısı Şair Yazar Sayın Hazal Karadağ Yurdagül ile “BABAMA LAYLA” isimli yeni çıkan kitabı ve dernek faaliyetleri üzerine keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik. Sizlerin de keyifle okuyacağınızı düşünüyoruz. Buyurunuz efenim…

Sizi tanıyabilir miyiz? Merhaba, Hazal Karadağ Yurdagül aslen Sarıkamışlıyım. Sanatın her dalına ilgim var fakat insanlar beni daha çok şair yazar ve KAÇOK yani Kadınları ve Çocukları Koruma ve Yaşatma Derneği'nin kurucu başkan yardımcısı olarak tanıyorlar.

Kadın ve çocuk cinayetleri, istismar, işkence gibi vakalarla yakından ilgileniyorsunuz. Sevgili dostum Aslı Sarı'nın başkanlığını sizin de Yönetim Kurulu Üyesi ve Başkan Yardımcılığını yaptığınız KAÇOK adıyla bir de derneğiniz var. Bu dernekte yaptığınız harika işler var. Biraz bu konu hakkında bilgi verir misiniz?

Elbette. Gazeteci yazar Aslı Mercan Sarı ile birlikte kurduğumuz derneğimiz bir yıldır faaliyet göstermekte. Başkanımız Aslı hanım yıllardır kadın cinayetleri, istismar, taciz gibi alanlarda ciddi faaliyet gösterip tabiri caizse keskin bıçak misali kaleme alıyordu.

Şahsen benimde can damarım olan bu konularda güçlerimizi birleştirip dernekleşme yoluna gittik. Bünyemize Sosyolog, Psikolog ve Avukatlarımızı dahil ederek daha çok kişiye ulaşmaya, dokunmaya, çaresi kalmayanlara çare olmaya başladık. Nasıl daha doğru adım atabiliriz ve ne kadar faydalı olabiliriz diye ekip çalışmasıyla daha fazla kişiye derman olmaya çalışıyoruz. Altını özellikle çizmek istediğim bir konu var asla feminist bir dernek değiliz. Erkek kadın her türlü şiddete karşı duran bir tavrımız var. Yol bizi KAÇOK derneğine götürdü. “Evvel refik badel tarık” yani “önce yoldaş sonra yol” şiarıyla hareket edip elimizi taşın altına koymaktan çekinmedik. Toplumun kanayan yarası olan kadın cinayetleri, cinsel saldırı, çocuk istismarı gibi konular her insanım diyen kişi için olduğu gibi bizimde hassas noktamız olduğundan bu konuda neler yapabiliriz, temelden nasıl kötülüğü çürütüp yeniden inşa edebiliriz? düşüncesiyle hareket edip yola koyulduk.

Bünyemizde onlarca avukat, sosyolog, psikolog, her ilde dernek üyelerimiz ile yapılandırmalar inşa ettik ve etmeye devam ediyoruz.

Bize ulaşan birçok kadına öncülük edip gereklilik halinde davalarını üstlendik. İstismar davalarını yakından takip edip doğru adım atmaları için avukat ve psikologlarımızla mağdurun yanında yer aldık. Sosyal yardım amaçlı etkinliklerimiz oldu. Okul başladığında bağışçılarımız sayesinde, ihtiyaç sahibi çocuklarımıza eğitim malzemeleri alındı. Okullarda çeşitli etkinlikler düzenleyerek çocuklarımızın yüzünde tebessüm vesilesi olduk. Geçtiğimiz ramazan bayramında birçok ailenin sofrasına dokunduk ve yüzlerce çocuğa bayramlık hediye ettik. Türkiye’nin her ilinde bir okul belirleyip kütüphane kurmayı hedefledik.

Ülkemiz de bu konuda ki Adalet sistemi hakkında ne düşünüyorsunuz?

Adalet mekanizmanızda maalesef kapatılması gereken açıklar var. Fakat şunu da görüyoruz ki yargı kısmında hakim ve savcılarımız istismar, kadın ölümleri gibi konularda hassasiyetle hareket etmekteler ama maalesef yasama konusunda açıklar mevcut.

Sizce ne gibi önlemler alınmalı?

Üzerine basa basa eğitim, eğitim, eğitim diyorum. Eğitimle çözeceğiz.

Bu mağduriyetleri yaşayan kadın veya çocuk ne yapmalı nasıl bir yol izlemeli?

Rolü, toplumun yazılı olmayan kuralları tarafından biçilen kadın (anne, eş, sevgili, evlat) kaderine razı gelmemeli. Kadınlar “Yönetemediğini yok et” mantığındaki erkeklerin, erkekliklerini ispat aracı olmamalıdır.

Kadınlarımızın yani hayatı başlatanların, hayata başladıkları ve hayata başlattıkları noktada temel hak ve hürriyetlerini bilmeleri gerekmektedir.

Kadınlara ve çocuklara yönelik şiddet, taciz, suç ve insan hakları ihlalidir! Öncelikle devletimizin kolluk kuvvetleri mevcut onlara başvurabilirler ayrıca KAÇOK derneğinden yani bizden de destek alabilirler. Avukatlarımız, psikologlarımız ile birlikte hareket eden bir derneğiz. Söz de değil canla başla mücadeleye hazırız.

Günümüz kadınlarını üretim ve tüketim açısından ele aldığımızda çoğunluk olarak hangi tarafta olduğunu düşünüyorsunuz?

Maalesef maddi ve manevi tüketim çağındayız. Dehşet verici bir devir olarak tanımlıyorum.

Her açıdan gelişen bir çağda yaşıyor olmanın sizce avantaj ve dezavantajları nelerdir?

Doğru bakıp algıladığımızda gelişen bir çağda yaşıyor olmak büyük bir avantaj. Yeniliklere açık olmak, büyümek, kendini geliştirmekle başlar.

Haberleşme, eğitim, bilgi edinme, alışveriş, sağlık ve daha pek çoğu için kolay ulaşılabilir bir çağdayız. Kısaca teknoloji sayesinde “bir tık” ile dünyayı ayağımıza getirebilecek güçteyiz. Üstelik bu “tık” olayı gün geçtikçe gelişerek değişmeye de devam ediyor.

Teknoloji bu kadar hızla ilerlerken ve hayatımızın tam ortasındaki önemini korurken elbette bazı korkular da oluşmuyor değil. Örneğin her şeyin dijital çığlıklar attığı bu dönemde yeteri kadar güvende miyiz ya da mahremiyetin korunması için yeterli donanıma sahip miyiz? Gibi benzeri konular aklımızı bir hayli meşgul ediyor.

Yoğun duygular barındıran yeni çıkardığınız bir kitabınız var. Bu kitabın çıkış hikayesini bizimle paylaşır mısınız?

Her kız çocuğu gibi bende babasına düşkün biriyim. Babacığımı 2005 yılında kalp krizi sonucu kaybettim. Baba kelimesini yazmak kolay belki ama uzun zamandır telâffuz etmediğim bir kelime. Kendimi bildim bileli edebiyat ve şiirle ilgili bir yapım var. Babamın vefatı sonrası kelimeler hep babamdan yana yaktı içimi. Benim idolümdü. Sırtımı yasladığım dağdı. Yokluğuna alışmak onca yıla rağmen zor geliyor. Kendini evlatlarına adayan bu onurlu adama karşı hep borçlu hissettim. İlk şiir kitabımı o yüzden babama ithaf ettim ve “Babama Layla” çıktı ortaya.

Kitabınızın ismi biraz ilginç geldi var mı bir hikayesi?

Çocukken babam bizi ninniyle uyuturdu.

Benim balam

Şirin balam

Gözleri güvercin balam

Uyu balam

Büyü balam

Layla balama

Layla diye.

Layla yöresel bir deyimdir. NİNNİ anlamına gelir.

Babam çocukken bize ninni söylerdi, şimdide ben babama, “layla babam layla” diye seslendim.

Mekânı cennet olsun.

Âmin başınız sağ olsun. Babanıza Allahtan rahmet diliyorum. Kitabınız da sizi etkileyen en ilginç bölüm hangisi?

Allah razı olsun. Babama masallar adlı üç bölümden oluşan nesirler.

Sizinle söyleşmek babanız kısmıyla biraz hüzünlü ama genel anlamda çok keyifliydi. Yolunuz hep açık başarılarınız daim olsun. Vakit ayırdığınız için teşekkür ederim.Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?

İncelik gösterip söyleşilerinizde bana da yer verdiğiniz için çok teşekkür ediyorum. Sizi tanımak sizinle aynı yolu yürüyor olmaktan onur duyuyorum.

Son olarak şunu söylemek isterim. İnandığımız şeyi gerçek kılan mücadeledir. Yeterki kaderine terk etmeyelim.

Kalbi sevgi ve saygımla.


RÖPORTAJ

Aynur KARABULUT

Kasım 2022

59 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page