top of page
Ara
  • Yazarın fotoğrafıAynur Karabulut

KARANLIĞA KÜFRETMEK YERİNE BİR IŞIK YAK!..

“…Gençlerin karşısında devasa bir sektör, çok büyük bir boşluk var. Bu boşluğu doldurmamız lazım. Karanlığa küfretmek yerine en azından bir ışık yakmalıyız. Belki müziklerimiz kapsayıcı olmayabilir ama “Bismillah” demek ve bir yerden başlamak gerekiyor…” diyerek, gençlere alternatifler sunmak adına bir müzik okulu projesinde Koordinatör olarak çalışmalar yapan, müzisyen Hayrettin Akkuç ile çok keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik. Sizlerin de keyifle okuyacağınızı düşünüyorum. Buyurunuz efenim…

Hayrettin Akkuç kimdir?

1981 Haziran ayında Mardin’de dünyaya gelen Hayrettin Akkuç; ilk, orta öğrenimini Mardin’de, lise öğrenimini ise İstanbul’da tamamladı. Evli ve üç çocuk babasıdır. İyi derecede Lisans eğitimini ise Eskişehir Anadolu Üniversitesi Kamu Yönetimi bölümünden mezun olarak tamamladı. Çok küçük yaşlardan itibaren müzikle ilgilenip, eğitim hayatı boyunca türlü etkinlik ve konserlerde vokalist, solist ve klasik gitarist olarak yer aldı. Türkiye’nin önemli guruplarından olan Grup Yürüyüş ’ün kuruluş sürecinde, çıkardığı 3 müzik albümünde ve kesintisiz olarak 12 yıl boyunca bu gruba ses, enstrüman, söz, beste noktasında katkı sağladı. Bu süreçte yurtiçi ve yurtdışı bir çok konser ve organizasyonda yer alıp sahne aldı.2015 yılında gruptan ayrılıp “Direniş Çiçekleri” adlı ilk solo albümünü çıkardı. Şuan Tügva Bünyesinde olan Grup Aksiyon ’un kuruluş ve yeni müzik albümü sürecini yönetmektedir. 2017 Yılından itibaren Tügva Genel Merkez bünyesinde kurulan ve sekiz branşta eğitim veren Tügva Müzik Okulunun Koordinatörlüğünü yapmaktadır.

Hayrettin Akkuç kimdir, yaşam felsefesi, hayata bakış açısı nasıl?

1981 Yılında Mardin’de doğdum. Aslen de Mardinliyim. 11 Yaşından sonra ticari ve ekonomik sebeplerden dolayı farklı illere göç ettik. 1998 yılında İstanbul’a yerleştik. Ailem ticaretle uğraştığı için ticaretle uğraşmaya başladım.

Kardeşlik Çağrısı, Ömer Karaoğlu, Eşref Ziya Terzi gibi kıymetli sanatçı abilerimizin revaçta olduğu dönemlerde onların ezgi ve marşlarını dinleyerek onların sayesinde müziğe ilgi duydum, sevdim. Öğrenci evinde grup yürüyüşteki kardeşlerimizin yönlendirmesiyle gitar öğrenmeye başladım. Klasik gitar aldım. Böylece grup yürüyüşteki kardeşlerimiz vasıtasıyla müzikle tanışmış oldum. Grup yürüyüşün kurulduğu andan itibaren beraberdik. Bizim kardeşliğimiz, arkadaşlığımız, müzikle tanışmamız bir öğrenci evinde başladı. Amatör ruhla hepimiz müzikle uğraşıyorduk. Onlara eşlik etmeye başladım. 28 Şubat süreci sonrası meydanların sıcak olduğu, bacılarımızın acı çektiği, haklarının gasp edildiği günlerde başladı hikayemiz.

Meydandaki kardeşlerimize nasıl ses olabilir, destek olabiliriz diye düşünürken başladık. Hatta ilk birkaç eserlik konserimiz, elimizdeki megafonlarla Beyazıt meydanında olmuştur. Orada kutlu bir direniş vardı. Başörtüsüne sahip çıkan, büyük bir imtihandan ve mücadeleden geçen kardeşlerimize sesimiz ve müziğimizle destek olduk. Rabbim bacılarımızdan razı olsun. Şu anki özgür ortamımızı o dönemin abi ve ablalarına borçluyuz. Büyük bedeller ödediler. Kendi ülkelerinde ikinci sınıf vatandaş muamelesi gördüler. Zor dönemlerden geçtik.

12 sene kadar grup yürüyüşte yer aldım. Enstrümantal ve beste boyutuyla katkı verdim. Grup yürüyüş benim için bir okuldu. Samimi kardeşlerimizin olduğu samimi bir ortamdı. Çıkar gözetmeyen bir müzik grubu. Herhangi maddi bir çıkar beklemeden yıllarca program, eylem ve sahnelere çıktık. Bir dönem sonra bazılarımız ekonomik bazılarımız farklı nedenlerden dolayı geri çekildik. Bende ekonomik nedenlerden çekildim. Bir iş yerim vardı oraya yoğunlaşarak ticaret hayatında daha aktif oldum. İşimle ilgilenmek zorunda kaldım. Ticarete başlayınca da bu sefer müziği özlemeye başladım. Ancak iki sene uzak durabildim.

2018 yılında Türkiye Gençlik Vakfı ile tanıştım. “81 ilde teşkilatımız var, gençlere yönelik çalışmalar yapıyoruz. Bir müzik okulu açmak istiyoruz, bir müzik grubu kuralım, marş ve ezgilerimizle gençlere hitap edelim” dediler. Bende 2 yıllık aradan sonra müziği de zaten özlemiştim, kabul ettim ve 2018 yılında Müzik Okulu ile paralel “Grup Aksiyon” ismiyle bir müzik grubu kurduk. İlk yılımızda yedi branşta eğitim verdik. Gitar, Keman, Bağlama, Yan Flüt, Ritim, Ses, Şan, Solfej dersleri gibi.

2019 yılında “Zamanı Geldi” on altı eserlik bir albümümüz çıktı. Pandemiden dolayı tanıtımını yapamadık. Çoğunlukla ümmetin mücadelesi, acıları, 15 Temmuz ve 28 Şubat süreçlerine atıfta bulunan eserlerden oluşuyordu.

Grup aksiyon olarak bir televizyon programına başladık. Türkiye Gençlik Vakfı Bünyesinde “TÜGVATV” kuruldu. Bir müzik programımız olacak, çalışmalarımız devam ediyor. Pandemi süreci her şeyi dijitale yönlendirince vakıf da dijital platform da daha çok yer almalıyız diye böyle bir karar aldı.

Hayata bakış açımıza gelince; inancımız doğrultusunda şekillendirmeye çalışıyoruz. Kendimizi Müslüman olarak isimlendiriyoruz, tam yaşayamasak da en azından çaba gösteriyoruz. Yaptığımız tüm işlerde bunu gözetmeye çalışıyoruz. İslam’ın kural ve kaidelerini ticaret, müzik, insani ve aile hayatımıza yansıtmaya çalışıyoruz. İslami çerçevede yaşayan bir kulum.

Müzik yeteneğinizi ilk ne zaman keşfettiniz?

Zor bir soru. Aile içerisinde genelde kısık sesle şarkı söylüyordum. Bir gün yüksek sesle söylerken ablam duydu ve “ya sen hep böyle oku, bırakma” dedi. Düşününce küçük yaşta böyle bir anımı hatırlıyorum. Bir bekar evimiz vardı bir araya gelince ezgiler, marşlar söylerdik. Onlara da selam olsun. Büyük teşvikleri oldu. Ailemizde öyle keşfedilip ve desteklenen bir durumu olamazdı. İki sene gitarı çuvalda saklayarak eve götürdüğüm olmuştur. Keşke daha evvel fark edilip desteklenseydi ama sonradan da olsa yapmış olmaktan mutluyum. Çünkü sevdiğim bir alan.

Hiç unutamadığınız bir anınızı bizimle paylaşır mısınız?

Mavi Marmara sürecinde şehitlerimiz vardı. Şehitler geldiği sırada konser trafiğimiz çok yoğun olmuştu. Ezgilerimizle şehitlerimiz için bir araya gelen kardeşlerimize destek oluyorduk. İHH’nın düzenlediği 7 şehrimizde ardı ardına sahne almıştık. Taksimde eyleme gitmiş megafondan marşlar okumuştuk. Hiç dinlenmeden Kocaeli’ne oradan da 7 ilde aralıksız yolculuk edip sahne almıştık. Kardeşlik çağrısı vardı. Yaşar Burak vs. onlarla bir turnemiz oldu. İnsanların o şehitleri sahiplenme durumuna, o duygu seline şahit olduk. O durumdan çok etkilenmiştim. O şehitlerin manevi bereketi mi dersiniz bilmiyorum çok yoğun duygular yaşamıştım ve asla unutamıyorum.

İçini doldurmadığımız sanatı başkaları istediği gibi doldurdu ve yön verdi. İslami camianın sanata bakışını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Akıntıya karşı gittik. Alternatif sunmak önemli. Sanat dalında maalesef çok zayıfız. Hala bir çağrı filminin yakınından geçen bir eser ortaya çıkaramadık. Tiyatro da hakeza. Müzikte bırakın evrensel bir ses, bir dil, bir tınıyı yakalamayı kendi türkülerimizi bile bilmiyor ve sahip çıkamıyoruz. Oysaki bu coğrafyamızın çok kadim bir geçmişi var. Kendine özgü alt yapısı ve tınıları var. Biz onları dahi gençlerimizle tanıştıramadık. Bu çok büyük bir eksiklik çünkü bu piyasa fıtrata uygun değil ayartıcı ve bu yönüyle gençleri çekiyor. Abuk sabuk ritim ve sözler milyonlarca izlenebiliyor, görüntülenebiliyor.

Gençlerin karşısında devasa bir sektör, çok büyük bir boşluk var. Bu boşluğu doldurmamız lazım. Karanlığa küfretmek yerine en azından bir ışık yakmalıyız. Belki müziklerimiz kapsayıcı olmayabilir ama “Bismillah” demek ve bir yerden başlamak gerekiyor.

Sürekli gençleri eleştirmek doğru değil. Gençlerin karşısına fıtrata uygun alternatif seçenekler, projeler koymak gerekiyor ki tercih etme şansı olsun. Birçok genç müzik ve sanat yeteneği için arayışlarda bulunurken bilmediği yollara sapıyor ve kendini kaptırıp çok farklı mecralara gidebiliyor. Bu tarz müzik okulu gibi projeler çok değerli inşallah diğer STK ve vakıflarda bu alanlarda yoğunlaşırlar. Gençleri sadece kitap ve konferanslarla kazanamıyoruz maalesef. Sanat ve spor boyutu hep eksik kalıyor. Yeni yeni farkına varılması geç kalmış olsak da güzel, sevindirici.

Sokaktaki gençlerle çalışırken müzik yeteneğinin peşinden giderken “Deizme” uzanan hikayeler dinledim. O yüzden gençlere ulaşmak noktasında bu sanat aracılığını çok önemsiyorum.

Geçenlerde bir İmam Hatip Lisesinden “burada bir müzik okulu kuralım” diye aradılar. Artık büyük bir kesim bu boşluğun gençler üzerindeki etkisini gördü. Sevindirici bir durum. Herkesin bu işin ucundan tutması lazım. Sadece STK ve vakıflar değil okullarda da çok güzel çalışmalar yapılabilir ve yapılmalı. Kendi değerlerimizi, kimliğimizi yansıtabileceğimiz çalışmalara çok ihtiyacımız var.

Müzik sizin için ne ifade ediyor ve neden müzik?

Öncelikle müziği, enstrümantal çalmayı, şarkı okumayı seviyorum. Kendimle baş başa kaldığımda bana iyi geliyor. Kendim için bir şeyler yapmış hissediyorum. Müziğe kendim için bir şeyler yapmak adına başlamıştım lakin üretebileceğimi keşfedince de sanat yoluyla sisteme müdahale edip faydasız halden faydalı hale dönüştürmek istedim. Kendim için yola çıkmışken iş buna evirildi. İslami camiada müzik yapmak sıkıntılı bir durum. Suçlu, günahkâr hissettirenlerin yanı sıra kısıtlı enstrümanlarla üretiyorsunuz.

Çoğu çocuk ve genç günah olarak bilerek büyüdü çok uzunca bir zaman

Hala bazı STK ve kurumlar maalesef öyle bakıyor. Bir bağlamanın, gitarın ne gibi bir günahı olabilir ki! Sonuçta nasıl ve neye hizmet edeceğine siz karar verirsiniz. Grup yürüyüşün şöyle bir mirası oldu. Protest müziğin İslami kesimde yerleşmesi ve kabul görmesi noktasında ciddi katkısı oldu. Bende insanlık ve ümmet için daha iyi nasıl kullanabilirim işin bu kısmıyla ilgileniyorum.

Sözümüzü nasıl kullanıyorsak öyle şekillenir. Bu enstrümantaller içinde öyledir. Fotoğraf makinanızı, kaleminizi ne için kullanırsanız o amaca hizmet eder. Müzikte öyledir. Önemli olan hizmet ettiğimiz amacın sahih ve salih olması. Müzik ile dokunabildiğiniz genç sayısı müzik olmadan dokunabileceğiniz gençlerin sayısından daha fazladır. Kendi sınırlarımızın ötesine çıkıp oradan gençleri çekmeye ve kazanmaya yönelik araçları kullanmayı arttırmamız gerekiyor.

Kesinlikle katılıyorum. Her genç farklıdır. Kimisi kitap, sohbet, konferans, filmden etkilenip yolunu o minvalde çizerken kimisi de müzik ile yolunu bulur. Bilemeyiz. O yüzden gençlerin alternatiflerini arttırmamız lazım. Bunun anlaşılması güzel. Osmanlı döneminde; şifahanelerde müzik ile terapi edilirmiş. Yüzyıllar ötesinden atalarımız bunu alıp çok güzel kullanmış. Mehter marşlarıyla savaşa gitmişler. Tekbirlerle, ezgilerle galeyana gelmişler. Biz hala dinlerken tüylerimiz diken diken olur. Böyle bir araç varken biz bunu neden ihmal edelim. Müzik ve sanat piyasası çok genişledi, ulaşılabilirliği çok kolay oldu. Elinizdeki cep telefonunuzdan her şeyi izleyip, dinleyebilirsiniz. Siz “caiz değil” deyip, alternatif üretmezseniz, ister istemez farklı emellere hizmet eden içerikleri izleyip, dinleyeceklerdir. Bundan kaçış yok. Bir belgesel izlerken arka fonundan, yolda bir mağazadan, radyodan, televizyondan illaki duyacaktır o müziği.

Onlara gelene kadar kapı zillerimiz bile ritimli, müzikli. Evimize; ki “caiz değil” diyenler bile evlerine zile bastıklarında ritimle, müzikle giriyorlar.

Çok doğru bir tespit. Bir gence; bunları bırak, bu iş haram, uzak dur diyorsanız karşısına mutlaka bir alternatif koymanız gerekiyor. Faydalı hale evirmeniz, gençleri kazanmanız, onlara ulaşmanız gerekir.

Bir öğretmen ve sanatçı kimliğinizle baktığınızda; yaptığınız müziğin etkisini nasıl gözlemliyorsunuz?

Her gencin mutlaka bir enstrümantal çalması gerektiğine inanan biriyim. Kendisine katabileceği en önemli unsurlardan bir tanesi olduğunu düşünüyorum. Ticaret, iş, okul hayatımız hep başka etkenler barındırır ama enstrümantal çalmak, kendisiyle baş başa kalmak, kendini dinlemek ve dinlendirmek demektir. Bu ruhi, psikolojik bir terapi şeklidir. Müziğin büyülü bir yanı var. Sizi bu dünyadan alıp farklı bir dünyaya, kulvara götürüyor. Bu yönüyle gençlerin üstünde psikolojik açıdan çok etkili olduğunu düşünüyorum. Geleceğe dair bir hayali olanlar için tıpkı Malcolm X in çok sevdiğim bir şiirinde dediği gibi;

Bir taş at!

Bir ateş yak!

Bir slogan at!

Bir yumruk yükselt!

Bir hayal kur!

Sokaklara sahip çık!

Bu şiirde de dikkat çekildiği gibi; “bir hayal kurmak isteyen gençler” için bu ümmetin boş bıraktığı Kültür & Sanat alanını doldurmak önemli. Bu alanı sahiplenmemiz ve içini doldurmamız gerekiyor. Ümmetin en zayıf olduğu bu alanı dolduracak gençler yetiştirmeliyiz.

Bende bahaneleri artık bırakmalı ve ciddi anlamda bu alanda gençlere hitap edecek çalışmalar yapmalıyız diye düşünüyorum. Hepimizin sokaklarımıza sahip çıkmak boynumuzun borcu ve imkânı olup yapmayanlar da bundan mesul. TÜGVA Müzik Okulunda neler yapıyorsunuz, gençler size nasıl ulaşıyor? Gençler geldiğinde neyle karşılaşıyorlar?

Bir eğitim takvimimiz var. Sosyal medya ve dijital platformlarda bulunan hesaplarımız üzerinden hangi branşlarda eğitim vereceğimize dair bir çağrıya çıkıyoruz. Başvurular alıyoruz. Yaş aralığı, branşları grupluyoruz. Değerlendirme aşamasına geçiyoruz. Sonuçta burası bir vakıf ve vakfın imkanları kullanılıyor. Bu sebeple iyi bir değerlendirmeden geçiriyoruz. Tüm ekipman ücretsiz sağlanıyor. Bu seçimlerde fıtratı temiz ve gerçekten isteyen, ihtiyacı olan gençlerimizin faydalanmasını istiyoruz. Mülakatımız oluyor. Sınıflarımız oluşuyor. Böylece ekipman ve eğitim süreci başlıyor. Amacımız gençlerin gelip burada bir enstrümana temas etmesi. Hayatı boyunca kemanı belki sadece televizyondan görmüş bir gencin, gelip burada o kemana dokunsun. Anadolu’nun mahrum bırakılmış gençleri müzik ekipmanlarıyla temas kurunca yaşadığı heyecana şahit olduğumda doğru yolda olduğumuzu görebiliyorum. Elimizden geleni yapıyoruz. Gerisi takdiri ilahi.

Bir yol, bir kapı açıyorsunuz. Yolunu kendisi çizecek. Kaliteli bir ortamda kaliteli eğitim almış gençler kaliteli bir yol çizebiliyorlar. Peki Grup Aksiyon nasıl kuruldu, nasıl gelişti, kaç kişisiniz, neler yapıyorsunuz?

6 elemanı olan bir müzik grubuyuz. 2019 yılında 40 ilimizi gezdik. Gençlerimizle kamplar yaparak binlerce gence ulaştık. Gitar, bağlamalarla canlı performanslar yapıyoruz. Klavyemiz var. Kendi eserlerimizi okuyoruz. Ara sıra Keman ve Ney katıyoruz.

Özellikle son yıllarda Nurullah Genç, Bestami Yazgın, Abdürrahim Karakoç, Mehmet Akif Ersoy gibi hocalarımızın eserlerini, son olarak da Malcolm X in “Bir Taş At” şiirini besteledik. Notalara döktüğümüz bu müthiş eserleri ülkemizin farklı beldelerinde gençlerimizle buluşturduk. Tam daha hızlı yol alacaktık ki bu pandemi süreci başladı.

Aslında bu süreçte insanlar farklı şeylerde keşfetmiş oldu. Mesela uzaktan canlı bağlantılarla konser, konferans ve programlar yaptılar. Youtube kanallarının sayısı arttı. İnsanlar uzaktan yaşamanın gücünü fark etti, bu yüzden bunları fark edenler kendilerini geliştirmiş oldu diye düşünüyorum. Müzik tarzınızı nasıl tanımlıyorsunuz?

Bu konuda çok fazla şey söyleniyor. Yeşil pop, protest, özgün müzik gibi ama ben bunların hiçbirini kullanmıyorum. Müziğin evrensel olduğunu düşünüyorum. Bazı eserlerimizde Rock soundlar kullanırken, bazıları Türkü tadında olabiliyor. Latin Amerika tınıları, Arabesk alt yapıları da kullanıyoruz. Bazen de Blues gitarlar çalıyoruz. Türkü, Marş, Ezgi, İlahi okuyoruz. Geniş bir ilahi repertuarımız var. İlahiyi elektro gitarla çaldığımızda oluyor. Bu açıdan bir sonunun olduğunu düşünmüyorum. Kalıplara sokmayı doğru bulmuyorum sadece geliştirilmesi gereken bir alan olarak görüyorum.

Müziğe ilgisi olan gençlere tavsiyeleriniz nedir, nereden başlamalılar?

Çalacağı enstrümanı sevmeli. Fıtratına uygun olan enstrümanı insan hisseder, bilir. Şarkı dinlediğimiz zaman bize iyi gelen enstrümanlar bizim müzik zevkimizi ortaya çıkarır. Oradan sevdiğimiz enstrüman neyse onun üzerine gitmeliyiz. Çünkü enstrüman çalmak uzun soluklu bir şey. O yüzden sevmesi önemli.

Enstrümanı biz mi seçiyoruz yoksa o mu bizi seçiyor?

Öyle bir efsane dolaşıyor ama ben inanmıyorum. Her şeyin başı çalışmak. Çalışırsanız illaki olur. Çok çalışmak gerekiyor. O sevmiyorsa da kendinizi sevdireceksiniz. Belli bir seviyeye herkes çıkabilir. O seviyenin üstü de artık yeteneğine bağlı. Belli bir seviyeden sonra kişinin kendisinden bir şey katması lazım. Yoksa belli bir seviyede kalır.

Siz kimleri dinliyorsunuz?

Daha çok batılı sanatçı ve müzik gruplarını dinliyorum. Inti-Illimani müzik grubu vardı onları dinlerdim. Barış Manço, Kurtalan Ekspresi, Ahmet Kaya, Neşet Ertaş çok severim.

Şu ana kadar aldığınız en iyi, kulağınıza küpe olan tavsiye nedir?

Yapmadığınız şeyi başkalarına tavsiye etmeyiniz. Çok sevdiğim bir söz ve tavsiyedir. Bir şeyi gerçekten siz yapıyorsanız tavsiye edin, yapmadan tavsiye ettiğiniz hiçbir şeyin bir ehemmiyeti, değeri yoktur. Bu söz her konuda vazgeçilmezimdir. Gençlere de naçizane tavsiyem budur.

Çok keyifli bir söyleşiydi. Vakit ayırdığınız için teşekkür ederim.

Keyifli ve samimi bir söyleşiydi ben teşekkür ederim.


RÖPORTAJ / Aynur KARABULUT

Mart 2021

70 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page