Aynur Karabulut
KONTROL VE GÜÇ SAVAŞI OLDUĞU İÇİN NE OLACAĞINI ÖNGÖRMEK MÜMKÜN DEĞİL... NECİP FAZIL AKSOY
Uluslararası İnsani Yardım ve Kalkınma Derneği (ONSUR) nin Genel Başkan Yardımcısı Necip Fazıl Aksoy ile Suriye savaşı üzerine keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik...

Sizi tanıyabilir miyiz?
Haliç Üniversitesi İşletme bölümü mezunuyum. Küçükköy İmam Hatip Lisesi mezunuyum.
Uluslararası İnsani Yardım ve Kalkınma Derneği ( ONSUR )‘un Genel Başkan Yardımcılığını yapıyorum.
Uluslararası İnsani Yardım ve Kalkınma Derneği ( ONSUR )’ u tanıyabilir miyiz?
Suriye savaşının başladığı ilk yıllarda 2012’de Arapça’sı Nebdül Haya, Türkçesi “Hayatın Nabzı” dediğimiz yani “siz yardım ederseniz Suriye’de hayatın nabzı atacak, hayat devam edecek” adlı kampanya ile başlamıştık. Nebdül Haya 1, 2, 3, 4, 5 adlı konvoylar düzenledik. Bu konvoyların ilki 150 tırlık bir yardımı Türkiye Kilis ve Hatay’dan Suriye içerisinde dağıtımını gerçekleştirdik. Bu konvoyumuza dünyanın yaklaşık 35 ülkesinden yardım desteği geldi. Katar, Kuvveyt, Güney Afrika, İngiltere, Almanya, Fransa, Dubai, Suudi Arabistan, Bahreyn, Yemen, Ürdün gibi birçok ülkeden yardım kuruluşları bizim vesilemizle Suriye’de dağıtım yapmış oldu. ikinci yaptığımız esnada Onsur olarak dernekleşmeye gidildi. Bizim mütevelimizde de Dünya İslam Alimler Birliği Genel Sekreter’i Ali Kardavi mütevelli üyemiz. Zaten onların bilgisi dahilinde bu çalışmayı Türkiye’de yürütüyoruz. İçlerinde tek Türk benim. Suriye, Mısır, İspanya ve Türk vatandaşları olarak 5 kişiyiz derneğin yönetiminde. Üyelerimiz var. Dernek merkezimiz Gaziantep’te. Suriye üzerine çalışmalar yapılıyor özelde ama şuanda Lübnan Suriye kampları, Ürdün Suriye kampları, Suriye içerisi Türkiye’deki kamplar, Yemen ve Arakan’da da çalışmalara başladık.

Öncelikli yardım konularını neye göre belirliyorsunuz? Ve yardımda önceliğiniz ne oluyor?
Suriye içerisinde 5 noktada bizim ofisimiz var. Halep’te, Azzez’de, İdlib’te Doğu Buta’da Dera’da yani muhasır altındaki bölgeleri sayıyorum. İçlerinde fırınımız, aş evimiz, gıda marketimiz var. Suriye içerisindeki yardım önceliği bölgenin ihtiyacına göre. Mesela İdlip’te bombalandı. Sedye, gaz saldırı ise gaz maskesi. O anda içerdeki acil ihtiyaç ne ise içerdeki ekibimiz o anda ona çözüm buluyor. Mesela Halep tahliyesinde de bölgedeydik. İnsanlar günlerce aç kalıp dışarı çıktığı için ilk etapta su ve hazır gıda, konserve tarzı, giyim ve barınma ihtiyaçları vardı. Hemen otobüslerin içinde gıda ve suları verildi. Çocukların mamaları verildi. Çocukların üstleri başları giydirildi. Daha sonra bataniye verilerek ısınmaları sağlandı. Oradan da bazıları akrabalarının yanlarına bazıları da kurulu kamplara gitti. Çadır kamplarda ihtiyaçları hazırdı. Bölgenin ihtiyacı ne ise ilk etapta o oluyor. Ona göre belirliyoruz çalışmayı. Fiili durumda ki ihtiyaç neyse bölgenin şartlarına ve yaşanan sıkıntıya göre değişiklik göstererek öncelik belirleniyor. Ama Suriye’de çalışma belli. İnsanların evleri barkları yıkılıyor onlara çadır kurmanız gerekiyor. Çadırın içerisindeki tedarikler, yaşam malzemelerini koymanız gerekiyor.
Türkiye de çok fazla yardım kuruluşu var. Onsur’u bunlardan ayıran özellik nedir? Uluslararası bir kuruluşsunuz Türkiye’deki kuruluşlardan hangi noktada ayrılıyor sunuz?
Bizim ayrıldığımız nokta, dünyadaki birçok STK’nın Türkiye’deki çatı kuruluşu olmamız. Bunların içerdeki dağıtımlarını biliyorsunuz. İçeri girebilen birkaç kurum var. Kızılay bile içerde yerel partneri ile çalışıyor. Bizim avantajımız; 5 yerde ofisimizin olması, birebir bölge halkı ile temas halinde olmamız, araziyi çok iyi bilmemiz, ihtiyacı doğru belirlememiz açısından önemli. Savaşın ilk yıllarından beri içerde çalıştığımız için diğer partner kurumların da bizi tercih etmelerinin en büyük sebebi bu. Hızlı hareket etme alanımız var. Anlık ve kriz durumlarında hızlı ulaşabiliyoruz. Anlık müdahale şansımız var. İçerdeki depolarımızdan ötürü malzemelerimiz var. Bu yönlerle diğer kurumlardan ayrılıyoruz.

Muhacirlerle ilgili geleceğe dair endişe ve umutlarınız nelerdir?
Muhacirlerle ilgili şu anda savaş durmadan bir gelecek söz konusu değil. Şu anda yapılanlar pansuman tedavi yöntemi diye adlandırdığımız tedaviler. Geçiştirme tedavileri yapıyoruz. Onların acil ihtiyaçlarını gidermeye çalışıyoruz. Asıl burada bir nesil tamamen yok oldu. Bir nesilde tamamen savaşın getirdiği etkilerle büyüyor. Eğitimden, aile hayatından uzak. Savaş başladığında doğan bir çocuk şuanda 6-7 yaşında. Bu da bir neslin kaybı demek. Kinle, nefretle büyüyen bir nesil geliyor. Türkiye’nin Suriye savaşına dair yürüttüğü politika başından beri yanlış. Savaş bitmeden mültecilerin geleceğini konuşmak veya planlamak mümkün değil çünkü kayıp bir hayat yaşıyorlar.
Türkiye Esed’siz Suriye istiyor. Esed’siz Suriye mümkün mü? Öngörünüz nedir?
Esed’siz Suriye’den şuanda Esed’le müzakere edilebilir Suriye’ye geldik. Onun için demek ki savaş yapılmasa da olurmuş. Denklem bu. Kim çözecek bilmiyoruz. Çözmek aslında çok basit. Bu savaş neden oldu? Onu geçtik artık ama bundan sonra nerede, nasıl kimlerle durdurulabilir önemli olan o. Bana göre en iyi ihtimalle şuanda Kuzey Irak bölündüğü için Kuzey Suriye de bölünecek. Pkk’nın kontrolünde, YPG – PYD’nin kontrolünde bir bölge oluşturulacak. En iyi ihtimal senaryo Suriye’de bizim başından beri söylediğimiz üçe bölünmek başka çaresi yok.

Savaş yakın zamanda biter mi?
Bir kaç Cenevre görüşmeleri yapılıyor ama bunlar da bitecek gibi görünmüyor çünkü muhataplar doğru muhataplar değil. O yüzden savaşın önümüzdeki 1 yıl içerisinde veya yakın zamanda biteceğini ön görmüyorum. 7 yıl oldu başlayalı 10 yılda artık kesinlikle bu savaş bitmeli çünkü artık bir kıyım başladı. Savaşılan bölgeler tamamen insansızlaştırılarak etnik savaşa döndü zaten. Artık bir barış şart.
Türkiye’nin mülteci politikasını 10 veya 20 yıl sonrası için değerlendirir misiniz?
Türkiye’deki mülteci politikası yap-boz şeklinde olduğu için gelen memura göre değişiyor. Suriye masası başındaki arkadaşların tutumuna veya görev sorumluluğuna göre değişiyor bu. Türkiye’de yaklaşık 3,5 milyon mülteci var. Bunların ülkesine dönecek kısmı %10 kadardır. O yüzden Türkiye’de bunların yaşam standartlarını yükseltmek ve iş gücü olarak kullanmak ki bunları iyi yönde kullanabiliriz. Aksi takdirde geri dönüşümü mümkün değil zaten.
Türkiye zoru görünce mazlumların hamiliğinden Rusya'nın yancılığına mı evrildi?
Suriye politikası gündelik değiştiği için birgün Amerika birgün iran birgün Rusya ile hareket ediyoruz. Burada Rusya'nın amacı bölgede bir ÜS haline gelmek ve yıllardır hayali olan sıcak denizlere inmek. Onun için Lazkiye'ye, Türkmen dağına çok önem veriyor. Devamlı o bölgeyi vuruyor. Burada Türkiye'nin Rusya ile işbirliği yapması bölgede ki katliamları arttırdı ve patlamalar çoğaldı. Türkiye'nin bu konuda ki tavrını net bir şekilde ortaya koyması gerekiyor.

Türkiye’nin Rusya ile olan ilişkisinde denize düşen yılana sarılır misali veya reel politik düzlemde mazur görme söz konusu mu? Özellikle Amerika ve Avrupa’nın son zamanda Türkiye aleyhine geliştirdikleri tutum ve politikaları ışığında baktığımız zaman Rusya ile yakınlaşması sadece Beka perspektifinden baktığımızda nasıl değerlendirebiliriz?
Türkiye’nin bakış açısı şöyle; bir insan ölmesi kıyametin kopması demek. Dinende böyle. Hiçbir mazlumun göz yaşı veya canı reel politikten önemli değil. Reel politikte önemli olmadığı için de Rusya veya Amerika ile yakınlaşmasının bir önemi yok. Burada biran önce kalıcı barışın sağlanması ve saldırıların durması gerekiyor. Bunu da Türkiye Rusya ile yapmak istiyorsa adımını tamamen olumlu yönde atması gerekiyor. Ama tamamen göz yumma konumunda Türkiye. Bu yüzden de bir iyileşme henüz göremiyoruz.

Türkiyenin özellikle Beka hasasiyeti öldü mü acaba? Özellikle Amerika’nın PYD noktasında ortaya koyduğu politikaya bakınca Türkiye’nin önce kendi menfaatlerini düşünme noktasına mı gelecek?
Türkiye’nin önceliğini değiştirmesi gerekiyor. Önceliği masumlar mı yoksa emperyalistlere hizmet etmek mi? Müslüman net olması gerekiyor. Yanımız mazlumların yanı olmalı. Yanıbaşımızda müslümanlar katlediliyor biz reel politiğin önünde insan katliamına göz yumuyoruz. Bunun reel politikte veya siyasette anlaşılır kabul görür bir yanı yok. Sahip çıkma ekranlardan veya meydanlardan bağırarak değil arazide sahada olması gerekiyor.
Peki maksadın hasıl olması, savaşın bitmesine yönelik somut önerileriniz var mı?
Biz bölgeyi civar müslüman ülkelerle çözüm bulmak zorundayız. Türkiye İran’ı yanına çekerek onu da bu çözüm sürecine dahil etmeli. Aslında Irak, İran, Türkiye, Kuzey Irak’ı da Suriye’yi de bizim doğumuzu da çözer. Bunun için bizim atılacak adımları bölgenin selahiyeti için bölge halkları ile bir oluşumla bu işi çözecek. Türkiye’nin mantalitesini artık değiştirmesi gerekiyor. Burada çözümde kilit nokta bölge halkı ve civar Müslüman ülkelerin birleşmesidir.

Son olarak suriye konusunda neler söylemek istersiniz?
Suriye savaşı noktasında hızlı hareket etmek lazım. Savaş uzadığı için bağış yapan insanların da şevki kırıldı ve yardımlar çok azaldı. Bunlar için daha çok kamu oluşturmak gerekiyor. Süreç uzadığı için insanlar bıkkınlık yaşıyor. Bu savaşın bitebilmesi için 7 yıldır sahada mücadele eden muhaliflerin de komşu ülkelerin görüşleri de dikkate alınarak barış sürecinin çok hızlı başlaması lazım. Bu barış sürecinde Amerika, İsrail, Rusya ile değil bölgedeki müslüman ülkelerle oturarak yapılması gerekiyor. Bölgedeki sıkıntıyı çözecek devletler belli. Rusya’nın, Amerika’nın, İsrail’in Suriye’de ne işi var. Barış görüşmelerinde ne işi var. Kontrolör olarak durabilirler ama bölge halkını ilgilendiren bir gelişmeyi bölge halkının etrafındaki ülkelerin çözmesi gerekiyor. Böyle bir yol izlenirse Suriye çok kısa sürede çözüme ulaşır veya akan kan durur diye düşünüyorum.
RÖPORTAJ / AYNUR KARABULUT
İSTANBUL ENSARLARI DERGİSİ OCAK 2018