top of page
Ara
  • Yazarın fotoğrafıAynur Karabulut

İSRAİL’İN VARLIĞINA KARŞI ÇIKMA HUSUSUNDA TAVIR GELİŞTİRMELİYİZ!..

Güncelleme tarihi: 17 Kas 2023


7 Ekimden bu yana Gazze’de devam eden soykırım, Türkiye’nin tutumu, dünya halklarının konuya yaklaşımı, 57 İslam ülkesi liderlerinin tavrı gibi birçok konu üzerine ÖZGÜR-DER Genel Başkanı Rıdvan KAYA ağabey ile çok faydalı bir söyleşi gerçekleştirdik. Zaman ayırdıkları için Rıdvan ağabeye çok teşekkür ederim. İlgiyle okuyacağınızı düşünüyorum. Buyurunuz…

“…….İsrail’in sadece katliamlarına değil, bizzat varlığına karşı çıkma hususunda tavır geliştirmenin önemini vurgulamak isterim. Biz sadece vahşice katliam yaptığında, soykırıma giriştiğinde değil, her dönemde her şekliyle siyonist işgal ve yayılmacılığa tavır almalıyız. Bunun için de bulunduğumuz her pozisyonda İsrail’in işgalci olup, meşru olmadığı bilinciyle hareket etmeliyiz.” 

Dünden bugüne Filistin davasını nasıl okumalıyız?

Filistin İslam coğrafyasının son iki asırlık süreçte emperyal güçlerce bir uçtan diğerine istila ve sömürgeleştirilmeye maruz kalması olgusunun somut sembolüdür. Filistin hadisesini doğru anlamak yüz yıldan daha geriye giden bir arka planı gözetmeyi gerektirir.

Yakın zamanda Kudüste bulunmuştum tüm Filistinlilerin bir davası, Filistin veya Kudüs derdi olduğunu düşünüyordum orada bunun böyle olmadığını görünce üzüntüyle hayal kırıklığı yaşamıştım. Filistin davasını sahiplenme, dert edinme konusunda abluka altındaki Gazze’yi Filistinle beraber mi Filistin'den ayrı mı tutmamız gerekiyor? 

Yüz yılı aşan bir sömürgeleştirmeden söz ediyoruz. En az 4-5 nesil demektir bu. Filistin’in istilası aşamalı olarak gerçekleşti. Asıl büyük kısım 1948’de istila edildi. Sonra kalan Batı Şeria ve Gazze de 1967’de Siyonistlerin kontrolüne girdi. Uluslararası düzlemde maalesef 48’deki işgal edilen bölgeler Filistin değil İsrail kabul ediliyor ve bu bölgede yaşayan Filistinliler de diğerlerine nazaran çok zayıf ve etkisizler. Bu yüzden de Siyonist işgale direnme azimleri zayıf. Buna rağmen 2021’de Kudüs’te Şeyh Cerrah Mahallesi hadiselerinde görüldüğü üzere bir kıvılcım bazen ateşi tutuşturabilir. Sonuçta Filistin halkı kahir ekseriyetiyle işgale karşı aktif ya da pasif biçimde de olsa direniyor, işgali kabullenenlerin oranı çok küçük. 

57 sözde islam ülkesinin sessizliğini, tepkisizliğini nasıl yorumluyorsunuz?

İslam ülkeleri denilen yapının içinde Filistin meselesinde İsrail karşıtı olanlar yanında İsrail yanlısı olanlar da var. Örneğin Orta Asya devletleri gibi. Esed rejimi, Sisi rejimi gibi İslami harekete savaş açmış ülkeler var ve bunların Hamas’ın galip gelmesini istemeyecekleri açık. Buna Suudi Arabistan, BAE, Ürdün vs. ülkeleri de katmak mümkün. Dolayısıyla fazla bir beklenti içine girmek doğru değil. Buna rağmen bu manzara göz önünde tutulduğunda Riyad’dan çıkan ortak bildiri bence oldukça ileri sayılabilir.En azından İsrail’in işgalci ve terörist olduğu net bir şekilde vurgulanmıştı.  

Öncesinde sinyalleri verilen ve 40 gündür devam eden bu soykırım neden önlenmedi veya önlenebilir miydi?

Önceki süreçlerde de, belki yoğunluğu bu kadar olmasa da, İsrail hep katliam yaptı. 2009, 2012, 2014, 2021’de bu tablo hep yaşandı. Yani bu sürpriz olmadı. Engellenebilir miydi? Zor çünkü sırtını Batılı güçlere dayamış İsrail’i durdurabilecek bir güç yok maalesef. 

Türkiye Gazze’ de uygulanan soykırım konusunda neden bu kadar sessiz? Neden eyleme dönen bir hamlesini göremiyoruz?

İsrail’i sadece İsrail’den ibaret görmemek gerekir. İsrail demek ABD demektir, AB demektir, dünyanın askeri, siyasi ve ekonomik güçleri demektir. Böyle bir pozisyonda Türkiye’nin İsrail’e karşı daha net ve somut adım atabileceğini sanmıyorum. Hamas’ın sahiplenilmesini bile büyük bir adım olarak görüyorum. 

Bütün dünyada vicdanlı halklar sokaklara döküldü, Avrupalı insanlar İsrail'in barbar yüzünü gördü, dünyanın dört bir yanından Hamas’a ve Filistin’e destek gösterileri düzenlendi. Gazze'de yaşanan insanlık dışı hiç bir savunma ve gerekçe kabul etmeyen bu soykırım milyonları sokağa döktü. Gazze katledilenlerle beraber insanlarda ki bu direniş ruhunu oluşturdu ve çok uzun zamandır dini, dili, ırkı fark etmeksizin bütün vicdanlı insanların buluştuğu böylesi bir hareketin artıları veya kazançları eksi ve kayıplarından daha fazla diyebilir miyiz? Bu süreci nasıl görmeliyiz?

Bahsettiğiniz süreç tüm bu vahşet denizinde tutunacak, sevinilecek bir ada gibi gözüküyor. Elbette İsrail vahşetine karşı dünyanın vicdanının harekete geçmesi çok güzel bir durum. En azından Batılı emperyalist ülkelerin yöneticilerinin tüm bu vicdansızlıklarına ve suç ortaklıklarına rağmen halkların adalet ve merhamet duygularını tümden yitirmediğini simgeliyor. Bu zemin desteklenmeli, geliştirilmeli, ileriye dönük daha etkili adımlara hazırlık sayılmalı. 

Dünyanın en güçlü silahları çok güvendikleri demir kubbelerine rağmen İsrail Gazze' de Hamas’dan büyük bir darbe alarak gücünün sanıldığı kadar olmadığını gördü. Büyük kayıplar verdi ve prestij kaybına uğradı. Bunun yanı sıra İsrail dünyanın gözü önünde hiç bir müdahale görmeden, yaptırım uygulanmadan 40 gün boyunca binlerce insanı katletti ve bu ona bir cesarette verdi. Bu aldığı cesaretle bundan sonraki süreçte nasıl bir tabloyla karşılaşırız? 

İsrail küresel haramilerin her türlü desteğini arkasına almış bir işgalci güç. Katliam ve vahşet İsrail’in varlık felsefesi. İşgal sürdüğü müddetçe başka bir tutum izlemesi de zaten beklenmemeli. Evet, İsrail güçlü ama zayıf tarafları da var. Hamas’ın direnişi bunu açığa çıkarıyor. Filistin halkının direniş iradesi bu noktada işgalcilerin asla rahata ermeyeceğini göstermekte. Belki Filistin halkının, Ümmetin gücü şu an için Siyonist işgali topraklarımızdan söküp atmaya yetmiyor ama işgalcilerin ve destekçilerinin gücü de asla Filistin halkını zulme boyun eğdirmeye yetmiyor. Ümmetin bir Filistin davası olduğu gerçeğini ortadan kaldıramıyorlar. Özetle bu mücadelenin çok uzun süreceğini kabul etmek lazım. 

İsrail destekçisi ürünlerin, hizmetlerin yani BOYKOT'un önemi ve devamlılığı sağlandığında yaratacağı etkiler hakkında neler düşünüyorsunuz? Bu boykotu istikrarlı bir şekilde sürdürebilecek miyiz?

Boykot bir davanın kitleselleşmesi için uygun bir araç. Herkes bulunduğu her yerde bu mücadelenin bir parçası olabilir bu şekilde. Bununla birlikte sadece belli ürünlerle ve markalarla sınırlı kalmamalı boykot. Bir felsefeye dönüşmeli. İşgali ve işgalciyi destekleyen her ürün, her fikir, her eylem boykota takılmalı. Uzun dönemde boykot kampanyasının gevşemesi anlaşılabilir bir şey. Katliam devam ederken sergilenen duyarlılıkların aynen sürdürülmesi kolay olmaz. Ama düşünsel planda işgal karşısında net tavırlar geliştirip bunu yaygınlaştırmak elimizde.   

Müslüman gençlere, ailelere, din alimlerine, ticaret erbaplarına, parayı yöneten işadamlarına, STK lara şimdi ve sonrası için ne gibi işler düşüyor?

Bu çok uzun ve ayrıntılı bir liste olur. Ama özetle ifade etmek gerekirse İsrail’in sadece katliamlarına değil, bizzat varlığına karşı çıkma hususunda tavır geliştirmenin önemini vurgulamak isterim. Biz sadece vahşice katliam yaptığında, soykırıma giriştiğinde değil, her dönemde her şekliyle Siyonist işgal ve yayılmacılığa tavır almalı ve bunun için de bulunduğumuz her pozisyonda İsrail’in işgalci olup, meşru olmadığı bilinciyle hareket etmeliyiz. 

Mısır Refah kapısı neden açılmıyor? En azından ilaç, gıda, su gibi temel insani malzemelerin girişini de sağlayamayacak kadar aciz mi bu 57 ülke?

Sorun Mısır’dan kaynaklanmıyor. İsrail izin vermediği müddetçe Gazze’ye yardım ulaşmıyor. Mısır İsrail karşısında aciz. İhtiyaçların karşılanması hususunda herkes çaba sarf ediyor ama yardımların ulaşması için İsrail’in ikna edilmesi, İsrail’in onayının gerekmesi başlı başına bir zillet.

Suudi Arabistan ve İran'ın tutumu hakkında neler söylenebilir?

İran çok etkili mesajlar veriyor ama bunlar fiile dönüşmüyor. Suudi Rejimi ise İsrail ve ABD karşısında süt dökmüş kedi gibi. Bir şey beklemek mantıklı değil. Sözlerinden çok yaptıklarına bakmak lazım. İran Suriye’de, Suudi Arabistan Mısır’da İslami hareketi ezdi ve rejimleri güçlendirdi. Filistin halkı lehine sarf edecekleri sözlerin bir değeri yok bu yüzden. 

İslam İşbirliği Teşkilatı toplantısı hakkındaki görüşleriniz nelerdir?

Daha önce ifade ettiğim gibi toplantıdan bir beklentim olmadığından hayal kırıklığına uğramadım. Genel manada ortak bildirinin de iyi olduğu kanaatindeyim. İşgalin reddi, yerleşimcilerin terörist olarak tanımlanması, İsrail’in Uluslararası Ceza Mahkemesine götürülme çabası, nükleer silahlarının gündemleşmesi… Bunlar iyi şeyler. Filistin Kurtuluş Örgütü’nün tek meşru temsilci olarak tanımlanması ise tam bir saçmalık. Sadece Hamas’ın yok sayılmasının temelsizliği manasında değil, FKÖ’nün şu an için Filistin halkı nezdinden bir karşılılığının olmayışı dolayısıyla da bu vurgu anlamsız ve gereksiz.   

Son olarak neler eklemek istersiniz?

Filistin davasının sadece Filistinlilerin değil, Ümmetin davası olduğunu ve bu mücadelenin kısa sürede çözümünü değil nesiller boyunca taşınacak bir dava olarak görülmesi gerektiğini bir kere daha hatırlatmak isterim. 

Vakit ayırdığınız için çok teşekkür ederim. Yaptığınız güzel, hayırlı, iyilik dolu amellere şahidiz Allah razı olsun.

Ben teşekkür ederim.


Aynur KARABULUT

AKTİVİST / BAĞIMISIZ GAZETECİ

KASIM 2023

63 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page