top of page
Ara
  • Yazarın fotoğrafıAynur Karabulut

AFET FARKINDALIK EĞİTİMLERİ AFET ÖNCESİ ALINMALI AFET ANINDA DEĞİL!..

Ali hoca ve ekibini iki gün süren “Arama Kurtarma Eğitim Kampı” sonrası tanıdım. Yaptıkları çalışmalara hayran kalmamak mümkün değil. Bu işin gönüllüsü ve uzmanı İnsani Yardım Arama Kurtarma Spor Kulübü Kurucu Başkanı ve İHH Arama Kurtarma Eğitmeni Ali Uygur hocamızla farkındalık oluşturacak keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik. Buyurunuz efenim.

Ali Uygur kimdir?

1971 Antalya Gündoğmuş doğumluyum. İHH Arama Kurtarma Eğitmeniyim aynı zamanda yerel bir kuruluş olan İnsani Yardım Arama Kurtarma Spor Kulübü (İYAK) kurucusu ve başkanıyım.

İnsani Yardım Arama Kurtarma Spor Kulübü (İYAK) nasıl kuruldu?

2004 yılında Antalya Beşkonak, Köprülü Kanyon rafting bölgesinde bir grup arkadaşımızla pikniğe gitmiştik. O piknik esnasında yanımda çalışan amcamın oğlu, kardeşim Hamza serinlemek için suya girdi ve akıntının girdabına kapılarak kayboldu.

112 Acil Çağrı, Jandarma gibi ilgili yerlere bilgi vermemize rağmen o dönem için ilgili yerlerden destek alamadık ve arama kurtarma çalışmalarına katılmadıkları için, kendi imkanlarımızla bölgede zıpkınla avlanan balıkçı ve yerel insanların yardımlarıyla yaklaşık bir hafta gece gündüz nehirde arama çalışmaları yaptık.

Bir hafta sonra olay noktasından yaklaşık 13 km uzaklıkta amcamın oğlunun cansız bedenine ulaştık. O dönem devletin ilgili kurumlarına ve sivil toplumda bulunan insanlara kaybımızı bulmadıkları, ilgilenmedikleri, desteklemedikleri için kızdık, öfkelendik. Daha sonra “öfkelenmenin, kızmanın bir anlamı ve yararı yok, demek ki bu alanda bir eksiklik var” diyerek 2004 yılında 6 kişilik bir arkadaş grubuyla amatörce gönüllü olarak bu çalışmalara başladık.

Dalgıçlık ve kentsel arama kurtarma eğitimleri aldık. 2010 yılında bu çalışmaları “İYAK İNSANİ YARDIM VE ARAMA KURTARMA” ismiyle dernekleştirdik. Daha sonra bu derneği spor kulübüne çevirdik. Dağcılık ve dalgıçlık eğitimlerini; federasyonlar aracılığıyla dünya standartları eğitim modeline taşıyarak aynı zamanda bir eğitim okulu olduk. Hem Su Altı Sporları Federasyonunun dalgıçlık eğitimini, hem de Türkiye Dağcılık Federasyonunun ‘’alpinist dağcılık eğitimi’’ dediğimiz ipli erişim teknikleri ile zirve tırmanışları ve arama kurtarmanın da içinde olduğu 7-8 kurluk, her kuru dağda geçen, içinde buzul tırmanış, iple tırmanış, yapay tırmanış, yürüyüş teknikleri, kampçılık gibi birçok branşın olduğu eğitimlerini bitirerek derneğimizde de bu eğitimleri vermeye başladık.

2009 yılından 2015 yılına kadar İYAK olarak İHH’ nın dünyadaki afet ve savaş bölgelerinde çalışmalarına destek olmaya başladık. Bu bölgede 2016 yılı itibariyle İHH Arama Kurtarmayı temsil ediyoruz. İHH ile; Çad, Somali, Filipinler, Bosna, Lübnan, Irak, Suriye gibi birçok afet ve savaş bölgelerinde arama kurtarma çalışmalarına da destek vermeye başladık.

Şu an geldiğimiz nokta ise 45 kişilik bir gönüllü grubumuz, 1 tane personelimiz bulunuyor. Başta Antalya olmak üzere ulusal ve uluslararası alanda arama kurtarma üzerine hizmet etmeye devam ediyoruz.

Ülkemizdeki arama kurtarma çalışmalarını nasıl buluyorsunuz?

Ülkemizdeki arama kurtarma çalışmaları özellikle Van depreminden sonra büyük bir ivme kazandı. Kamu kurumları kendilerini yetiştirmeye ve eğitmeye başladılar. Böylece çeşitlilik arttı. Eskiden birkaç kurum bu işi yaparken bu işle ilgilenen kurum sayısı da arttı.

Sağlık Bakanlığı adına UMKE kurulmuş oldu. Polislerin arama kurtarma ekipleri oluşmaya başladı. Mesela Jandarma, eskiden askeri operasyonlar için arama kurtarma eğitimleri alırken son yıllarda afetlerde de artık Jandarma Arama Kurtarmayı sahada aktif görmeye başladık. Sahil güvenliğin, itfaiye ve bazı belediyelerin ekiplerini de afet bölgelerinde sıklıkla görür olduk.

Yani devlet Gölcük depreminden sonra bu işin ihtiyaç olduğu gerçeği ile yüzleşmişti ama çok yavaş ilerliyordu. Van depreminden sonra hızlandı ve ekipler görünür hale geldi.

Özellikle Elâzığ ve İzmir depreminden sonra Türkiye’deki ekipler, hem sivil hem devlet kurum ve kuruluşları olarak görünür hale geldi ve sayılar arttı. Devlet bu alanda çalışmaları hızlandırdı. Örneğin polis ekipleri 2000’e yakın arama kurtarma alanında polis yetiştiriyor. Sivil toplumlar, belediyeler arama kurtarma ekipleri kurmaya başladı ama hala bu alanda çok büyük bir açık var.

Elâzığ’da 5, İzmir’de de 9 civarında bina yıkılmıştı. Bütün ekipler orada bulunduğu için biraz kalabalık gözüktük ama bina sayısı çok az olduğu gerçeğini unutmamalıyız. Uzmanların dediğine göre olası bir İstanbul depreminde 10, 20, 100 değil 750 civarında binanın yıkılması bekleniyor. Bence böyle bir durumda dünyadaki bütün ekipler İstanbul için yardıma gelse yetersiz kalacaktır.

Son olarak dışarıdan baktığımda; Türkiye’yi, kamu kuruluş ve sivil İnisiyatiflerle beraber sanki büyük İstanbul depremine hazırlanıyor gibi görüyorum.

Peki arama kurtarma alanında gördüğünüz en büyük eksiklik nedir?

Eksiklik demeyelim de geliştirilmesi gereken diyelim, eskiden kamu kuruluş ve sivil toplumlar arasında bir kopukluk ve soğukluk vardı. Onlar birbirlerini kendi alanlarına çok dahil etmek istemiyorlardı. Son yıllarda bu sorun aşıldı. Kamu kurum kuruluşlarıyla beraber sivil toplum ekipleri sahada uyumlu bir şekilde çalışıyorlar. Yavaş yavaş beraber tatbikatlar da yapılmaya başlandı.

Bu ortak tatbikatların geliştirilmesi hatta bir adım daha ötesine geçilmesi gerekiyor. Kamu kurum ve sivil toplum kuruluşlarının aynı anda, aynı yerde beraber eğitim ve beraber tatbikat aşamasına da geçmesi gerekiyor ki sahada bu ekiplerle karşılaşıldığında güvensizlik duygusu oluşmasın.

Bazen bizler ipin bir ucunu diğer bir ekibe emanet edebiliyoruz. Hayatımızı bir başka ekibe güvenle emanet edebilmek için o ekibin nasıl bir eğitim aldığını görmek isteriz. Bizler de, kamu kurum ve kuruluşlardaki ekipler de görmek ister. O yüzden bu alandaki ekiplerin mutlaka ortak eğitime de başlaması gerektiğini düşünüyorum.

Afet dönemlerinde nasıl davranmalıyız, ne yapmalıyız ne yapmamalıyız?

Afet öncesi ve sonrası diye ayırmamız gereken kapsamlı bir konu ama genel konuşacak olursak; Heyelan, sel, çığ, gibi afetlerde ayrı ayrı önlemler ve bilmemiz gerekenler var. Afet öncesi afet farkındalık eğitimleri gibi eğitimlerle Türkiye’nin afet haritası, afet riskleri nelerdir bunları öğrenmemiz gerekir. Bu eğitimlere katılarak farkındalığın artması için çok önemli bir adım atmış oluruz.

Eğer bir sel bölgesinde yaşıyorsak evimizin dere yatağı üzerinde mi? kapatılmış bir köprüye çok yakın mı? bilmemiz gerekiyor. Deprem bölgesinde yaşıyorsak; afet fay hattının neresindeyiz, bina yapı denetimden geçmiş mi, deprem afet sigortası gibi poliçeler deprem durumumuzu kapsıyor mu, risk haritasındaki riskleri kapsıyor mu? gibi araştırmalarımızı yapmalıyız.

Afet farkındalık eğitimi alarak afet öncesi, anı ve sonrasında yapılması gerekenleri öğrenmeliyiz. Çocuğumuzdan, anne, baba, nine ve dedelerimize kadar bu afet farkındalık eğitimlerini aldırarak bilinçlendirmemiz gerekiyor. Evde afet anında üstümüze düşecek, yolumuzu kapatabilecek risklerin azaltılarak sabitlenmesi için önlemler almalıyız. Toplanma, barınma noktalarına dikkat etmeliyiz.

İletişim kısmı çok önemli. Herkes telefona sarılmamalı ve trafiğe çıkmamalı. Trafiğe çıktığınız an dışardan gelecek arama kurtarma ekiplerinin bölgeye gelmesini engelleyip geciktirdiğinizi bilmeniz gerekiyor. Yoğun telefon iletişimi kurarak arama kurtarma ekiplerinin sevk ve idaresinde iletişim kopukluğuna neden oluyoruz. Afet zamanında mesajlaşarak, internet üzerinden görüşerek il dışından birisi ile iletişim kurarak diğer bilgilendirmeleri il dışındaki tanıdık ve arkadaşlar üzerinden yapılmalıyız. Mesela ben Antalya’da depreme maruz kaldım. Ankara da akrabam var, ben kendi bilgi ve durumumu ona bildirip Ankara’daki akrabam üzerinden diğer akrabalarıma sağlık ve genel bilgilendirmem yapılması gerekiyor. Ben Antalya’dan bütün akrabaları tek tek arayıp, bilgilendirme yaparak baz istasyonunu kilitlememeliyim.

Bir sene olmadı daha İstanbul’da 5.5 şiddetinde bir deprem oldu bina yıkılmamasına rağmen aileler birbirlerini arayıp sormaya başlayınca GSM operatörleri kilitlendi, bağlantılar koptu. O yüzden iletişime çok dikkat etmemiz gerekiyor. Telefon trafiği oluşturmamak gerekiyor. Yetkililer bölgeyi boşaltmamız konusunda bir talimat vermediyse toplanma noktasına gidip il dışından birine haber vereceğiz, onun dışında yetkililerden gelecek talimatlara göre hareket edeceğiz.

Aileler çocuklarında arama kurtarmaya hevesi olan, meyilli olan kişileri arama kurtarma gönüllülük eğitimlerine yönlendirebilirler. Bu alanda AFAD, İHH, KIZILAY gibi kurumların gönüllülük sistemleri var. Afet anında bu kurum ve kuruluşlara yardımcı olmak için afet öncesinde gönüllülük kayıtları yapılarak orada bulunmaları çok kıymetli.

Afet anında herkes gönüllü olmak istiyor ama o anda o tür şeylerle uğraşılma zamanı bulunamıyor ve kargaşaya sebep oluyor. Daha önceden gönüllü olmamış, eğitim almamış, hiçbir bilgisi olmayan vatandaşın afet bölgesine gelmesi doğru değil. Oradaki yeme, içme, barınma giderlerine o da dahil olacağından bölgedeki kapasiteyi doldurup taşırmış oluyor. Çok iyi niyetle gelen bir adım ancak bilgisi olmadığı için işlerimizi kolaylaştırmaktan ziyade maalesef zorlaştırıyor.

Arama kurtarma çalışması esnasında bekleyenler ne yapmalı?

Arama kurtarma çalışmasının olduğu yerlerde ikinci hatta üçüncü afetlerin olması ihtimali çok yüksek. Örneğin bir bina yıkıldı, o binada yangın çıkma ihtimali veya arkasından gelen bir artçıyla yıkılması beklenmeyen bir binanın da yıkılma tehlikesi var.

Bizlerin soğuk-sıcak alan diye ayırdığımız sıcak alan olan yani arama kurtarma çalışması yapılan alanlara yaklaşması doğru değil. Vatandaşların sıcak bölgeye gelmesi tehlikeli olmakla beraber çalışmaları sekteye uğratmış oluyor. Hem kendi güvenliği hem de oradaki bir kargaşaya mahal vermemek için sıcak alandan uzak durmak zorundalar. İşi olmayan, bir yardımı dokunmayan insanların olay noktasına gelmesini istemiyoruz.

Son olarak eklemek istediğiniz veya bizim bilmemiz gereken bir şey var mı?

Ülkeye hizmet etmek isteyen vatandaşlarımız önceden AFAD, İHH, KIZILAY gibi kuruluşların gönüllülük sistemine gönüllük kayıtlarını yaptırıp eğitimlerini alırlarsa afet anında çok faydalı ve büyük bir iş yapmış olurlar. Dağcılık, dalgıçlık, afet farkındalık, kentsel arama kurtarma gibi branşlardan birine veya birkaçına yoğunlaşarak bu alanda hem kendilerini geliştirirken hem de topluma faydalı olabilirler. Vatandaşlarımızı, gençlerimizi afet anında gönüllü olmaya davet ediyorum.

Eğitim kampınız sayesinde çok verimli iki gün geçirdik. Doğru bildiğimiz ne kadar çok yanlış bilgi varmış meğer hem de küçük gibi görünen ama hayat kurtaracak kadar önem arz eden. Gerçekten çok faydalı bir hizmetin içerisindesiniz. Allah razı olsun.

Bizler sizlere teşekkür ediyoruz. Daha önceki yapmış olduğunuz çalışmaları görüp, dinledik. Topluma başka açıdan faydası olan sizlerin çalışmalarınızı, faaliyetlerinizi ve fedakarlıklarınızın farkına varmış olduk. Bireyselliğin artmış olduğu günümüzde böyle çalışmalar insanlık adına umut verici. Ülkemiz ve insanlık adına biz sizlere teşekkür ederiz.

RÖPORTAJ / Aynur KARABULUT

Mart 2021

66 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page