top of page
Ara
  • Yazarın fotoğrafıAynur Karabulut

SEVGİYE DOYMUŞSANIZ BU DURUM SİZİN KENDİNİZE GÜVENİNİZİ ÇOK GÜÇLÜ KILIYOR!..

Birçok başarılı işin, sosyal sorumluluk projesinin, programın, yazının olduğu yerde sık sık görmeye, duymaya alışık olduğumuz kalemi ve kelamı güçlü, sevgi dolu, duyarlı, farkındalık oluşturacak konulara dikkat çeken sevgili Şebnem Bursalı ile keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik. Sizin de keyifle okuyacağınızı düşünüyoruz. Buyurunuz efenim…

Şebnem Bursalı

13 Haziran 1972 Aydın doğumlu, soyadı Bursalı olmasına rağmen kendisi Aydınlı ama kökleri bir yanıyla Balkanlar’a dayanıyor, bir yanıyla da Karadenizli. Selanik-Arnavut göçmeni ve Trabzon-Sürmeneli bir anne ile yörük bir babanın kızı.

İlk-Orta ve Lise öğrenimini Aydın’da tamamladıktan sonra Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi’ni kazanarak 1989’da Ankara’ya geldi. Mezuniyetten sonra 1993-1994 yılları arasında Reha Muhtar İle Ateş Hattı programının yapım elemanı ve muhabiri olarak TRT’de çalıştı. 1994 Ağustos ayında o dönem yayın yapan Gün Gazetesinde muhabir ve röportaj yazarı olarak işe başladı. Gün Gazetesi kapanınca Yeni Asır Gazetesi’nde köşe yazarı ve röportaj yazarı oldu.

1995 yılında da Yeni Asır Ankara Temsilcisi oldu. O dönem Siyasi-Aktüalite dergisi Aktüel’de haftalık siyasi analiz yazıları da yazdı. Aynı zamanda Fatih Çekirge’nin hazırlayıp sunduğu ATV’de yayınlanan İktidar Oyunu isimli haber programı yapımında çalıştı. Sabah Ankara’da “Şebnem Bursalı’nın Oltasına Takılanlar” isimli köşesinde haftada 3 Gün Ankara kulislerinde konuşulanları okuyucularına aktardı. 1996-2002 yılları arasında Takvim Gazetesi Ankara Temsilciliği ve köşe yazarlığı da yapan Şebnem Bursalı, aynı zamanda ''Özel Haberleri'' ve ''Kulis Haberleriyle'' Sabah Gazetesi’nde yer aldı. 2008 yılı Ekim ayında Türkiye’nin yaşayan en eski gazetesi Yeni Asır’ın Genel Yayın Yönetmeni olarak İzmir’e gitti. 2017 başına kadar sürdürdüğü bu görevin ardından ocak ayından bu yana ATV Ankara Temsilcisi olarak 9 yıl aradan sonra tekrar Ankara’ya döndü. 9 Ekim 2017 tarihinden itibaren de ATV Ankara Temsilciliğinin yanında, Sabah Gazetesi Köşe Yazarı olarak görevine devam etmektedir.

1994 yılında Muhabir-Röportaj yazarı olarak girdiği Sabah Grubunun yazılı ve görsel bütün yayın organlarında görev yapan Bursalı, Turkuvaz Medya Grubunda en uzun süre kesintisiz görev yapan bir kaç gazeteciden birisi 27 yıllık meslek hayatının 26 yılını geçirdiği Turkuvaz Medya Grubunu evi ve tüm hayatı olarak nitelendiren Bursalı, aynı zamanda Radyo Televizyon Gazetecileri Derneği’nin Başkanlığını yürütüyor.

İşletme Yüksek Lisansı yapan Bursalı, 2017 yaz döneminde Washington’daki MentoraCollege’daki eğitiminin ardından şimdi de ikinci Üniversite olarak Hukuk Fakültesini okumaya hazırlanıyor.

Şebnem Bursalı kimdir? Nasıl bir çocuktunuz? Unutamadığınız bir çocukluk anınızı bizimle paylaşır mısınız?

Birbirini seven,her şeyden önemlisi saygı gösteren bir anne ve babanın, çok sevgiyle büyüttüğü çocuklardık 3 kardeş. Ben, abim ve kız kardeşimin ortancası olarak hem büyüktüm hem küçük. Sülalemizin 11 erkek torundan sonra ilk kız torunu olarak biraz fazla sevgi ve ilgiyle büyüdüm ve bu benim hayata karşı duruşumda çok belirleyici bir etken oldu diyebilirim. Çocukken eğer sevgiye doymuşsanız bu sizin kendinize güveninizi çok güçlü kılıyor ve ileride sevgisizliğin eksikliği çok zor dolduğu için, eksiksiz başlıyorsunuz yani şanslı oluyorsunuz. Benim bir başka şansım da sadece çekirdek ailemle değil, dedeler, anneanneler ve babaanneler ile kuzenlerin sürekli birlikte olduğu büyük bir ailede büyümemdi sanırım. Annemin babası olan rahmetli Doğan dedem sigara içerdi. Ben ne kokusunu ne görüntüsünü hiç sevmediğim sigaraya karşı öyle nettim ki; Doğan dedem bize geldiğinde ya da biz onlara gittiğimizde eğer sigara kokuyorsa asla yanına gitmediğim için; beni öpüp koklar, sever sonra balkona çıkar sigara içerdi Doğan dedem. Bu konudaki kararlılığım öyle netti ki, bunu yaptığımda yaşım henüz 3 civarıydı. Büyüyünce dedem hep gülerek anlatırdı bu yaptırımımı ve sigarayı da bırakmasında önemli etken olduğunu hep söylerdi.

Hayata bakış açınızı, yaşam felsefenizi neye göre belirlersiniz?

Rahmetli babam ve annem özellikle iki kızlarını da hayata karşı son derece ne istediğini bilen, kendisini ifade etmesi noktasında tereddüt yaşamamaları gerektiğini öğreten bir şekilde yetiştirdiler. O yüzden, küçücük yaşımdan itibaren net olmayı hep tercih ettim. Elbette hayat siyah ve beyaz kadar keskin ayrılmıyor ama kendinizi ne kadar net ve doğru ifade ederseniz ilişkilerinizi de o denli dengede tutabiliyor ve doğru yönetebiliyorsunuz. Hayat felsefemde ayrıca karamsarlık yoktur. Yani olumsuza fazla takılmam. Elimden gelen herşeyi yaptığımı ama buna rağmen benim dışımdaki etkenlerden dolayı sonucun benim istediğim gibi olmadığını gördüğümde gerekli dersimi çıkarır, karamsarlık içine düşmez önüme bakarım.

Ateş Hattı programı ile tanımıştım sizi o günleri biraz anlatır mısınız? Bu vesileyle mesleğinizi nasıl ve neden seçtiğinize de değinebilirsiniz. İletişim Fakültesi'ni bitirir bitirmez TRT'de Reha Muhtar İle Ateş Hattı Programında çalışmaya başladım. Hem televizyonculuğun okulu olan TRT'de hem de haftalık bir haber programında çalışmak elbette yeni mezun bir iletişimci için müthiş bir fırsattı. Ama hemen şunu söyleyeyim bu fırsatı bana kimse sunmadı. Ben kendim başardım. Ve çok yoğun çalıştığım, çok şey öğrendiğim bir dönemdi. Küçüklüğümden bu yana hayalim ya gazeteci ya da avukat olmaktı. Çünkü ikisi de doğruların peşinde, hakkı ve haklılığı arayan, soran-sorgulayan ve adaletin hâkim olduğu bir meslekti bana çok uygundu. Araştırmayı ve çalışmayı çok seven, çok meraklı bir genç olarak ben kendimi bir başka meslekte hiç düşünmedim.

Kendinizi en iyi hangi medya aracılığı ile ifade edebildiğinizi düşünüyorsunuz? En çok hangi mecrayı seviyorsunuz?

27 yıllık meslek hayatımın önemli bölümü yazılı medyada geçti ama Turkuvaz Medya içinde görsel medya mecralarımızda da hep var oldum. Şimdi de ATV Ankara Temsilcisi olarak televizyonda ekrandayım. Sabah Gazetesi'nde haftada 3 gün köşe yazısı ile yazılı mecradan kopmuş değilim. Yazının yeri ayrı, televizyon haberciliğinin yeri ayrı. İkisini birbirinden ayrı düşünmüyorum her ikisini de çok severek yapıyorum. Dijital Medya'nın gücü, etkileri, olumlu, olumsuz yönleri hakkında ne düşünüyorsunuz? Dijital medya doğru kullanıldığında çok önemli ama yanlış ve kasıtlı kullanıldığında bir silah gibi hem başkalarına ve aslında hem de kendinize yönlenen bir mecra. Ben sosyal medyada hem işimden dolayı hem de kişisel olarak olmayı seviyorum ama hiçbir şekilde kirli bir sosyal medya dili ve üslubunu kullanmıyorum, kullananları da derhal engelliyorum.

Dijital medyayı doğru kullanabiliyor muyuz? Ben sosyal medyamı doğru kullanmaya çalışıyorum. Hem işimle ilgili bilgilendirmeleri yapmaya çalışıyorum takipçilerime hem onların sorularını ve merak ettiklerini yanıtlamaya çalışıyorum. Özel yaşantımdan küçük kesitler de veriyorum. Herşeyden önemlisi pozitif, insanları olumlu ve iyi şeylere teşvik edecek paylaşımlar yapmaya gayret ediyorum.

Bilgiye bu kadar hızlı ulaşmanın handikapları sizce nelerdir? Bilgiye hızlı ulaşmak son derece avantajlı ve güzel. Önemli olan bilginin kaynağının güvenilirliği. O yüzden hızlı ulaştığınız bilginin doğruluğundan emin olana kadar yorumlu ya da yorumsuz paylaşmanın doğru olmadığını düşünüyorum.

Günümüz gençlerini nasıl görüyorsunuz? Günümüz gençleri bir harika. Algıları çok açık, bu algıların yönlendiği sosyal medya ve

mecralar sayesinde bilgiye de daha kolay ulaştıklarından aslında herşeyin çok erken farkına

da varıyorlar. Bu yönleriyle muhteşem bir avantajları var ama bir handikap gibi

söyleyebileceğim tek şey herşeyi çok erken yaşta bilip öğrendikleri için, sürekli kendilerini

geliştirmek durumundalar ve akranlarıyla sürekli yarış halinde olmaları kolay değil. Ben, X-Y-Z kuşağı hangisi olursa olsun bütün gençlere güveniyorum.

Gençlik açısından değerlendirdiğimizde gençlik sorunları hakkında ne düşünüyorsunuz? Gençlerin bilgiye ulaşma noktasında eşit olmaları gerektiğini düşünüyorum. Maddi imkân eksikliği veya büyük şehirde yaşamıyor olmanın, fırsat eşitliğinde bir handikap yaratmaması önemli. Bunun için devletin önemli çalışmaları var. Fakat, düzenleme yapmak yetmez, bu konuda hem gençleri hem aileleri eksiksiz bilgilendirip bu fırsatlardan yararlanmalarını sağlamak çok önemli.

Radyo Televizyon Gazetecileri Derneği ile çalışmalarınız ve nasıl katıldığınız hakkında biraz bilgi alabilir miyiz? RTGD olarak 43. Yaşımızdaki bu yıl ve bir meslek kuruluşu olarak bu kadar uzun süre etkinliğini korumak kolay değil ama biz; bizden önceki büyüklerimizden aldığımız bayrağı çok şükür ki her gün artan bir etkinlikle sürdürüyoruz. Önceliğimiz elbette, meslektaşlarımızın hem mesleğini yaparken hem de emeklilik yaşamlarında haklarını en iyi şekilde almaları yönünde hem kamu sektöründe hem de patronlar nezdinde köprü görevi görmek. Elimizden geldiğince bunu yaptığımızı düşünüyoruz.

Şuanda hangi Sosyal Sorumluluk Projelerini yürütüyor veya destekliyorsunuz? En İyi Narkotik Polisi Anne gibi çok gerekli ve kıymetli bir projeyi destekliyorsunuz bu projenin ortaya çıkış hikayesini bizimle paylaşır mısınız? RTGD olarak özellikle son 3 yıldır sosyal projelere de ağırlık verdik. Özellikle gençler ve bağımlılık konularında yürüttüğümüz çok özel 2 projemiz var. “Sporla Kal Güvende Kal Projesini” 3 yıldır Gençlik ve Spor Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Üniversitelerle birlikte yürütüyoruz. Gençlerimizin enerjilerini spora yöneltecek etkinliklerle, her tür bağımlılıktan uzak kalmaları noktasında bilinçlendirici ve farkındalık yaratan bir proje. Yine İçişleri Bakanlığı ile birlikte bu yıl da “En İyi Narkotik Polisi Anne projesi” ile anneleri, ergenlik çağındaki çocuklarının herhangi bir bağımlılığa yönelmemesi, yönelmesi durumunda da en kısa sürede fark ederek gerekenleri yapması noktasında eğitmeyi amaçlayan bu projenin bir parçası olmak da bizim için çok değerli. Her iki projemizde de başta Sayın Cumhurbaşkanımız ve saygıdeğer eşleri, Sayın Bakanlarımız Süleyman Soylu ve Mehmet Kasapoğlu, bizleri yalnız bırakmayan gönüllülerimiz, STK'lar, Üniversitelerimiz, milli sporcularımız, sanatçılarımız ve çok değerli meslektaşlarımıza minnettarız.

Toplumsal değeri bu denli yüksek bir projenin geri dönüşleri nasıl ve bu dönüşlerden ne gibi somut çıktılar bekleniyor? Bu projelerin geri dönüşleri öyle kıymetli ki; biz 1 yıllığına başladığımız projemizde 4. yılımıza girdik. Türkiye'nin her yerinden davet alıyoruz etkinliklerimizi oralarda da yapmamız için ve elimizden geldiğince bu davetlere icabet etmeye ve ulaşabildiğimiz kadar gencimize ve ailelerine ulaşmaya çalışıyoruz. Şu kadarını söyleyeyim, bugüne kadar on binlerce gencimize ve ailelerine ulaştık. Eğer içlerinden birisini bile bağımlılıktan uzak tutabilmiş isek ya da kurtarabilmiş isek bu bizim en büyük nişanemizdir.

Birçok sosyal projede sizi görebiliyoruz. Sosyal sorumluluk ve önemi hakkında ne düşünüyorsunuz? Son olarak eklemek istediğiniz bir konu, iletmek istediğiniz bir mesaj var mı? Sivil toplum örgütü içinde yer almanın önemini ben çok erken yaşlarda öğrendiğim için elimden geldiğince kişisel ya da kurumsal olarak içinde yer almaya çalışıyorum. Sizin gibi daha cesur kadınlar ve insanlar da bireysel olarak daha aktivist olarak bu etkinlikleri gerçekleştiriyor, tebrik ediyorum. Elele verince Allah'ın da izniyle çözülemeyecek mesele yoktur. O yüzden durmak yok, yola devam diyelim son söz olarak...

Yoğunluğunuz arasında kırmayıp vakit ayırdığınız için çok teşekkür ederim.


RÖPORTAJ / Aynur KARABULUT

Aralık 2020

368 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page